Mübârek ismi "pek çok medhedilmiş, tekrâr-tekrâr övülmüş" manâsına gelen Muhammed aleyhisselâm, Allahü teâlânın Habîbi (sevgilisi), yaratılmış bütün insanların ve diğer mahlûkâtın her bakımdan en üstünü, en güzeli, en şereflisi, Allahü teâlânın medhettiği ve bütün insanlara ve cinnîlere Peygamber olarak seçip gönderdiği, son ve en üstün Peygamberdir. O, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olup, her şey O'nun hürmetine yaratılmıştır. Mahlûkların yaratılmasına sebep olan ve Âdemoğullarının en üstünü, en şereflisi, en kıymetlisi bulunan Muhammed aleyhisselâm, Habîbullah'tır. Onun Habîbullah (Allahü teâlânın en çok sevdiği kimse) olduğunu, büyüklüğünü ve üstünlüğünü gösteren şeyler sayılamıyacak kadar çoktur. Yüce Rabbimiz: "Peygamber, mü'minlere canlarından evlâdır, ileridir, daha yakındır; [O, mü'minler nazarında kendi nefislerinden, canlarından daha önce gelir; Mü'minlerin, Peygamber'i kendi nefislerinden çok sevmeleri gerekir.] O'nun hanımları da onların anneleridir....." [Ahzâb, 6] buyuruyor. Yine Allahü teâlâ şöyle buyurmaktadır: "(Ey inananlar!) Andolsun ki, size içinizden [kendinizden] öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız, ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün [üstünüze çokça titreyen], mü'minlere karşı çok şefkatli ve gâyet merhametlidir. (Ey Habîbim Muhammed!) Eğer yüz çevirirlerse [aldırmazlarsa], onlara de ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben, sâdece O'na güvenip dayanırım. O, yüce Arş'ın sâhibidir, [O, büyük Arş'ın Rabbi'dir.]" (Tevbe, 128-129) İslâm âlimleri, tarih boyunca, Resûlullah Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) "hilye-i şerîfe"sini [yani O'nun dış görünüşünü veya görünen bütün uzuvlarının şeklini, sıfatlarını, isimlerini ve güzel huylarını] şifâhî olarak anlatmışlar, bunları çok kıymetli kitaplarında da yazmışlardır. Bütün Müslümanlar da, tezhîpli [süslenmiş] levhalar üzerine yazılan "hilye-i seâdet"leri, câmi ve mescidlerde, ev ve iş yerlerinde gözlerinin önlerine asmışlar ve O'nu dâimâ kalplerinde bulundurmaya çalışmışlardır. Peygamber Efendimizin "Hilye-i seâdet"i [Hilye-i şerîfesi], pek çok "Siyer" kitabında, geniş ve açık olarak, senedleri ve vesîkalarıyla yazılmış ise de, biz bereketlenmek için kısaca şöyle arz edelim: "Mübârek yüzü, bütün âzâ-i şerîfesi (organları) ve mübârek sesi, bütün insanların yüzlerinden, âzâsından ve seslerinden daha güzel idi. Güler yüzlü olup, tebessüm ederek gülerdi. Kırmızı ile karışık beyaz benizli olup, gâyet güzel, nûrlu ve sevimli idi. Mübârek yüzü bir miktâr yuvarlak idi. Neş'eli olduğu zaman mübârek yüzü ay gibi nûrlanır, parlardı. Mübârek gözleri büyük idi. Mübârek gözlerinde bir miktâr kırmızılık vardı. Mübârek gözlerinin karası gâyet siyâh idi. Mübârek kirpikleri de uzun idi. Gündüz nasıl görürse, gece de öyle görürdü. Önünde olanları gördüğü gibi, arkasında olanları da görürdü. Yana ve geriye bakacağı zaman, bütün bedeni ile dönüp bakardı. Alnı açık, kaşları ince idi. Kaşları arası da açık idi. Mübârek burnu gâyet güzel olup, orta yeri bir miktâr yüksek idi. Ağzı küçük değildi. Mübârek dişleri beyaz olup, ön dişleri seyrek idi. Konuştuğu, herhangi bir söz söylediği zaman, sanki dişleri arasından nûr çıkardı. Mübârek sözleri gâyet kolay anlaşılır, gönülleri alır, rûhları cezbederdi. Mübârek parmakları iri idi. Avuçlarının içi geniş idi. Mübârek kolları etli idi. Mübârek kolları, ayakları ve parmakları uzun idi. Mübârek göğsü geniş idi. Mübârek karnı da geniş olup, göğsü ile karnı berâber [aynı hizâda] idi. Çok uzun boylu olmayıp, kısa da değildi. Mübârek saçları ve sakalları çok kıvırcık ve çok düz değil, yaratılıştan ondüle idi. Bütün vücûdunun kokusu, miskten daha güzel idi. Güzel huyların hepsi, Resûlullah'ta (sallallahü aleyhi ve sellem) toplanmıştı."