Şeyh Edebâlî'nin Osmân Gâzî ile münâsebeti

A -
A +

Osmân Gâzî'nin kayınpederi ve hocası olan, Osmânlı Devletinin kuruluşunda da hizmeti geçen büyük İslâm âlimi Şeyh Edebâlî'nin meşhûr bir nasîhati vardır ve bu nasîhatinin önemi de büyüktür. Ama onun nasîhatini başka bir makâlemize bırakarak, burada, onu bir nebze tanımaya çalışacağız: Karamân civârında, 1206 (H.603) yıllarında doğduğu tahmin edilen Edebâlî, ilk tahsîlini memleketinde yaptıktan sonra Şâm taraflarına gitti. Orada tefsîr, hadîs ve fıkıh ilimlerini tahsîl etti; tasavvuf yoluna da meyletti. Zamânının büyük âlimlerinden feyz aldı ve memleketine döndü. Bir rivâyette, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin sohbetleri ile kemâle geldi. Bir rivâyette de, Bâbâ İlyâs-i Horasânî'nin halîfelerinin ileri gelenlerinden idi. İlim ve âmelde yüksek, mal ve mülkte zengin bir kimse idi. O yıllarda Selçûklu Devleti çöküntüye doğru gidiyor, Anadolu'da bir karışıklık hüküm sürüyordu. Moğolların önünden kaçan Oğuz boyları, Anadolu'ya büyük gruplar hâlinde gelerek çeşitli bölgelere yerleşiyorlardı. Bu boylardan biri de, önce Karacadağ, sonra da Söğüt mıntıkasına yerleşen "Kayılar" idi ve başlarında da "Ertuğrul Bey" bulunuyordu. Daha ilk zamanlardan i'tibâren, Ertuğrul Bey ve oğlu Osmân Gâzî'nin başından geçen hâdiseler ve onların velîler ile olan münâsebetleri, büyük bir devletin müjdesini veriyordu. Bazı misâller verecek olursak: 1- Ertuğrul Gâzî, bir gece ulemâdan bir kimseye misâfir oldu. Sohbet esnâsında Ertuğrul Gâzî, yüksekçe bir yerde duran bir kitâbı göstererek onun ne olduğunu sordu. Ev sâhibi de: "Bu kitap, Allahü azîmüşşân hazretlerinin, Resûl-i ekremine indirdiği Kur'ân-ı kerîmdir" cevâbını verdi. Sonra ev sâhibi uyumak için gittiğinde, Ertuğrul Gâzî, mushafın bulunduğu odada, sabâha kadar, mushaf-ı şerîfin huzûrunda, hürmet ve ta'zîm ile ayakta durdu. Fakat sabâha karşı, bir ara uykusuzluğa dayanamayıp uyuya kaldı. Bu sırada rüyâda kendisine; "Sen, benim kelâmıma hürmet ve ta'zîmde bulundun; ben de senin evlâdına, kıyâmet gününe kadar dâim olacak bir ulu devlet ihsân eyledim" diye hitâb olunduğunu işitti. 2- Ertuğrul Gâzî, zaman zaman Konya'ya gelir ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerini de ziyâret ederdi. Bir gelişinde, henüz küçük yaşta olan Osmân Gâzî'yi de berâberinde Hazret-i Mevlânâ'ya getirip hayır duâlarını ricâ etti. Hazret-i Mevlânâ; "... Biz kendimize bir oğul bulduk" diyerek küçük Osmân'ın elinden tuttu ve hayır duâlar etti. 3- Bu husûsta 3. büyük müjde ise, Osmân Gâzî ile Şeyh Edebâlî hazretleri arasında cereyân etti. Edebâlî hazretleri, Konya'dan gelerek cihâd sınırının en uç bölgesi olan Eskişehir yakınlarında, "İtburnu" denilen bir köyde yerleşmişti. Burada tâliplerine ilim öğretmek, insanlara huzûr dağıtmakla meşgûl oluyordu. Dînî meselelerde herkes ona mürâcaat ediyor, dünyâ ve devlet işlerini ona danışıyordu. Ertuğrul Beyin oğlu Osmân Bey de, bu büyük âlimi sık sık ziyârete gider, ilim ve feyzinden istifâde ederdi. 4- Osmân Bey, Edebâlî hazretlerinin kendi parasıyla yaptırıp talebelerine ders verdiği Bilecik'teki zâviyesini ziyâretlerinden birinde, bir rüyâ gördü. Rüyâsını, hocası Edebâlî hazretlerine anlattı: Osmân Beyin rüyâsında, Edebâlî hazretlerinin koltuğunun altından çıkan bir nûr, gelip Osmân Beyin göğsüne girdi. O nûrun girmesiyle, Osmân Beyin karnından bir ağaç peydâ oldu. Birden dallanıp budaklandı. Dalları çok yükseklere ulaştı. Altındaki nice dağlar ve nehirleri gölgeledi. Onun gölgesindeki dağ ve nehirlerden birçok insan gelip istifâde etmeye başladığı sırada, Osmân Bey uyandı. Edebâlî hazretleri, Osmân Beyin böyle bir rüyâ görmesine çok sevindi. Onun yapacağı büyük hizmetlerde, kendisinin de nasîbi olmasına çok şükretti. Osmân Beyin bu güzel rüyâsını da şöyle ta'bîr etti: "Oğul sen, Ertuğrul Gâzî oğlu Osmân, babandan sonra 'Bey' olacaksın; kızım Mâl Hâtûnla evleneceksin. Benden çıkıp sana gelen nûr budur. Sizin asîl ve temiz soyunuzdan nice pâdişâhlar gelecek. Onlar, nice devletleri bir çatı altında toplayacaklar. Allahü teâlâ, nice insanın huzûr ve saâdete kavuşmasına, dîn-i İslâmla şereflenmesine senin neslini vesîle edecek" dedi. Osmân Beyi tebrik etti. Gözünün nûru kızını, bu mübârek insana nikâh etti. [İnşâallah, yarın da Şeyh Edebâlî'den bahsedelim.]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.