5-07 Mayıs 2006 tarihlerinde, "15. Şeyh Şa'bân-ı Velî ve Kastamonu Evliyâlarını Anma, Kültür ve Turizm Haftası" münâsebetiyle, Kastamonu'da tertiplenen "Şeyh Şa'bân-ı Velî ve Anadolu'nun Gönül Sultânları" konulu Sempozyum'a biz de katılmış ve "Evliyânın Rehberliğine Olan İhtiyâç ve Bunlar Arasında Kastamonulu Şeyh Şa'bân-ı Velî'nin Yeri" başlıklı bir teblîğ de sunmuştuk. O haftada, Kastamonu Vâlîliği, Belediye Başkanlığı, muhtelif Siyâsî Parti Temsilcilikleri ve "Şeyh Şa'bân-ı Velî Kültür Vakfı"nın meydâna getirdikleri birlik ve berâberlik, resmî ve sivil toplum kuruluşlarının teşkîl ettikleri ve bütün Türkiye'de özlenen bir birliktir. O güzel Sempozyumu tertipleyen "Kutlama Komitesi"nin değerli üyelerine ve o organizasyonda az veya çok, maddî veya manevî emeği geçen herkese kalbî teşekkürlerimizi takdîm etmiştik, şimdi de tekrâren teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu örneğin, güzel ülkemizin her yöresine şâmil olmasını cândan arzû ediyoruz. Çünkü çok şükür, yer altı zenginliklerimiz bir hayli fazla. Azîz vatanımızın her karış toprağı, ma'nevî sultânlarla dolu. Güzel ülkemizin doğusunda-batısında, güneyinde-kuzeyinde, her şehrin simgesi olabilecek gönül sultânları mevcûttur. Bu târihî mîrâsımızı, istikbâlimizin ümîdi çocuklarımıza ve gençlerimize tanıtmalıyız. Şüphesiz ki iyi insanların hayâtları öğrenildikçe, iyilerin adedi artacaktır. Geçmişini, büyüklerini tanıyamayan çocuklar, gençler ve yaşları ilerlemiş insanlar, büyüklüklere tâlip olamazlar. İnsanların çeşitli buhrânlara, bunalımlara, rûhî sıkıntılara ma'rûz kaldıkları asrımızda, büyük insanların yaşayış tarzları, tavsiye ve nasîhatleri, hâl ve hareketleri ile kerâmetlerinin bilinmesi, hem rahatlamaya ve ferahlamaya, hem zevk ve ibret almaya, hem de intibâha, uyanmaya ve istifâdeye sebep olacaktır. Allahü teâlâ, bütün insanların îmân etmelerini, kardeşçe yaşamalarını, sevişmelerini, birbirlerine yardımcı olmalarını istemiş ve bunları emretmiştir. İnanan insanların da kardeş olduklarını i'lân etmiştir. Bilindiği gibi, Yüce Allah, bu zikredilenlerin hâsıl olması için, dünyaya gönderdiği ilk insan ve aynı zamanda ilk Peygamber kıldığı Hazreti Âdem'den son Peygamber Muhammed aleyhisselâma kadar, insanları ebedî saâdete kavuşturmak için, muhtelif asırlarda, çeşitli coğrafî bölgelere birçok "Peygamber" göndermiş, bazılarına "Kitâp" ve "Suhuf" da vermiştir. Bu peygamberlerin ve kitapların gönderilmesi, bunlarla sırât-ı müstakîmin, doğru yolun, rızâ-i İlâhî'ye ve Cennet'e götüren yolun gösterilmiş olması, şüphesiz ki, yüce Allah'ın, kullarına olan ni'metlerinin en büyüğüdür. Peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed aleyhisselâmın dîni, bütün dinleri nesh etmiş, yürürlükten kaldırmıştır. O'nun kitâbı, geçmiş kitâpların en iyisidir. O'nun getirdiği dîn olan İslâm da kıyâmete kadar bâkîdir; kimse tarafından değiştirilemeyecektir. Makâlemizin burasında, gâyet net bir şekilde söyleyelim ki, insanın diğer varlıklardan daha mümtâz (seçkin) olması îmân, takvâ, ilim, edep ve ahlâk iledir. "İnsanın şerefi ilim ve edepledir; mâl ve neseple değildir" kelâm-ı kibârı (büyüklerin sözü) ne kadar mânidârdır. Bundan dolayı, en son ve en mükemmel dîn olan mukaddes dînimiz İslâmiyette, ilme, âlime, kitâba ve okumaya çok büyük önem verilmiştir. Sevgili Peygamberimiz, 3 nesli [yanî Eshâb-ı Kirâm, Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîn'i] birçok hadîs-i şerîflerinde medhetmişlerdir. Şüphesiz ki, son Peygamber Hazret-i Muhammed aleyhisselâm'ın âhirete intikâlinden sonra, her memlekette ve her devirde, geniş İslâm dünyâsı içinde, Sahâbe-i Kirâm ve Tâbiîn devrinden başlayarak O'na tâm tâbi olan âlim ve velî zâtlar bulunmuş ve bunlar da O'nun vârisleri olarak insanların dîn ve dünyâ saâdetine ulaşmaları için son derece büyük gayretler sarf etmişlerdir. Bu büyük âlim ve velîler, kendi asırlarında olduğu gibi, zamanlarından sonra da dâimâ sevilen ve sayılan, nasîhat ve tavsiyelerinden istifâde edilen, hayâtları örnek alınan kimseler olmuşlardır...