Seyyid Ahmed Arvâsî Hoca'nın ardından -2-

A -
A +

Küçükken bir kuyumcu dükkânında çalışan S. Ahmed Arvâsî'yi gören Arvâsî büyüklerinden, kalp gözü açık ve kerâmet ehli bir zât; onun babası Abdülhakîm Efendi'ye; "Bunun burada işi ne? Bırakın onu okusun, pırlantalar yetiştirsin, cevâhirin hakîkîsiyle (yani insanlarla) uğraşsın" buyurmuştur. Merhûmun akrabâsı, yakın dostu, sırdâşı, Dış Politika Yazarı, Avukat, Em. Alb. Yeşilay Genel Başkanı Mustafa Necati Özfatura Beyin ifâde ettiği bu cümle üzerine biz de, iyi ki o mübârek zât, onu ilim yoluna; eğitime; millete, memlekete ve devlete hizmet yoluna yönlendirmiştir diyoruz. Fertlerden başlayarak toplumun bütün alanlarında yeni bir dirilişi öngören yazıları, yaptığı ateşli konuşmaları, kaleme aldığı gazete makaleleri ve kitaplarıyla, yeni bir teorik toplum modeli sunmaktadır. Geçen yarım yüzyıla damgasını vuran Seyyid Ahmed Arvâsî, cemiyetimizde, gerçek bir fikir adamı ve sağlam bir münevver olarak hâtırlanıyor. Seyyid Ahmed Arvâsî; Osman Yüksel Serdengeçti, Erol Güngör, Nurettin Topçu, Necip Fazıl Kısakürek gibi ilim ve fikir adamlarıyla aynı dönemde, aynı hissiyâtı paylaşarak fikirlerini üretti ve yaymaya çalıştı. Hattâ merhûm Seyyid Ahmed Arvâsî hoca, Türk-İslâm Medeniyetimizin temel taşlarından olan ve bir mekteb (ekol, yol) meydâna getiren Hoca Ahmed Yesevî'ye benzetilmiştir. İnşâallah yarınki makâlemizde bunun üzerinde biraz duralım. Bunları belirttikten sonra, burada, sizlere, Seyyid Ahmed Arvâsî'nin çok önemli bir tesbitini daha özet hâlinde sunalım: ".....Türk milleti, en az bin yıldan beri İslâm ile müşerref olmuş, İslâmiyeti en doğru tarzda anlayan, yaşayan ve bu sâhada söz sâhibi olan bir millettir. Bağrından İmâm-ı A'zam'lar, İmâm-ı Mâtürîdî'ler, İmâm-ı Gazâlî'ler, İmâm-ı Birgivî'ler, Ahmed İbn-i Kemâl Pâşâ'lar, Mollâ Fenârî'ler, Ebussuûd Efendi'ler... gibi (sayfalarca sayabileceğimiz) daha nice dîn âlimlerini çıkarmıştır. Yine Türk milleti, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, Hoca Ahmed Yesevî, Hâcı Bektâş-ı Velî, Hâcı Bayrâm-ı Velî, Yûnus Emre gibi nice tasavvuf büyüklerini yetiştirmiştir. Milletimiz, büyük ve târîhî bir kitaplığa ve 'bid'âtsız' bir dîn kültürüne sâhiptir. İslâm dünyâsının bütün kaynakları en sağlam belgeleriyle elimizdedir....." Bu tesbîtler de, gerçekten çok önemli tesbîtlerdir. Evet bizler, millet olarak, hoşgörü, sevgi, şefkat, merhamet timsâli Hazret-i Mevlânâ'ların, Hoca Ahmed Yesevî'lerin, Hünkâr Hâcı Bektâş-ı Velî'lerin, Hâcı Bayrâm-ı Velîlerin, Yûnus Emre'lerin yolundayız. Günümüzde bütün dünyâda cereyân eden hâdiseler muvâcehesinde belirtmek durumundayız ki, Yunus Emre'miz: "Yaratılmışı severim Yaratandan ötürü" ve "Bir kez gönül yıktınsa, bu kıldığın namaz değil. Yetmiş iki millet dahi, elin-yüzün yumaz değil" demektedir. İslâm ve Türk Târihi boyunca, bütün büyüklerin nasîhatleri arasında, bu kabîl güzel tavsiyelerin bulunduğunu görmekteyiz. Bunları bilen ve bunlara inanan kimselerin; insanlara sövmek, onları dövmek ve öldürmek; can, mal ve ırzlarına zarar vermek şöyle dursun, onları üzmeyi ve kalplerini kırmayı bile akıllarından geçirmeyecekleri ortadadır. Onun için, anarşi ve terörün İslâmiyetle hiçbir alâkası yoktur; olamaz da. Çünkü mukaddes dînimiz olan "İslâm" kelimesinin kendisinde bile "barış" manâsı vardır. Hattâ bakın, dost-düşmân herkesin bildiği üzere, İspanya'dan zorla çıkarılan Yahûdîlere, insanlık nümûnesi ecdâdımız Osmanlı'lar kucaklarını açmışlar, Bulgaristan'dan göçe zorlanan soydaşlarımıza ve Kuzey Irak'tan kaçıp gelenlere de, yine biz Türk milleti olarak, kapımızı ve kucağımızı açıp, aş, iş ve yer verdik. Halbuki Hıristiyânlar Haçlı Seferlerini başlattılar; Engizisyon mahkemeleri kurdular; Saint Bartelmy katliâmlarını yaptılar. Avrupa'da Yahûdîleri fırınlarda yaktılar. İnşâallah bunlar bir daha tekerrür etmez...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.