Şükrün en güzel tarifini kim yapmıştır?

A -
A +

İnsanların, Allahü teâlâya karşı, kalple inanmaları ve bedenle yapmaları lâzım olan şükür borçları, kulluk vazîfeleri, Allahü teâlâ ve O'nun sevgili Peygamberi tarafından açıkça bildirilmiştir. Allahü teâlâya şükür, ancak O'nun Peygamberinin getirdiği yola uymakla olur... Evliyânın büyüklerinden Cüneyd-i Bağdâdî (rahmetullahi aleyh), dayısı ve hocası Sırrî-yi Sekatî'ye talebe olduktan bir süre sonra onunla berâber hacca gitmişti. Mescid-i Harâm'da dört yüz kadar büyük zât, "şükür" hakkında konuşuyorlardı. Her bir zât, şükrü ayrı ayrı ta'rîf ve îzâh etti. Netîcede dört yüz ayrı ta'rîf meydâna geldi ise de, hepsi de bu ta'rîf ve îzâhları yetersiz buldular. Sırrî-yi [Seriy-yi] Sekatî hazretleri, orada bulunan Cüneyd-i Bağdâdî'ye; "Yeğenim! Mâdemki sen de buradasın, bu hususta bir de sen bir şeyler söyle" dedi. Cüneyd-i Bağdâdî; "Şükür, Allahü teâlânın ihsân ettiği ni'met ile, O'na isyân etmemek; O'na isyân için, ihsân ettiği ni'meti sermâye olarak kullanmamaktır" buyurdu. Orada bulunanların hepsi bu cevâba çok sevinip; "Seni tebrik ederiz. Maksadı en güzel şekilde sen ifâde ettin. Şükür, ancak bu şekilde ta'rîf edilebilirdi" dediler. Evliyânın meşhûrlarından Ebû Bekr bin Sa'dân (rahmetullahi aleyh) her hâlinde şükrederdi; Allahü teâlâdan kendisine gelen derd ve belâlar da, ona ni'metler gibi tatlı gelirdi. O bu hâliyle de Resûlullah Efendimize tâbi olur, herkese bunu tavsiye ederdi. Buyurdu ki: "Şükür; Allahü teâlâdan ni'metler ve ihsânlar geldiği zaman şükrettiğin gibi, dert ve belâ hâlinde de öylece şükretmektir." Evliyânın meşhurlarından Ebû Bekir Verrâk (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: "İyiliği görüp, kıymetini takdîr ederek ona karşı saygılı olmak, ni'metin şükrüdür." Dokuzuncu yüzyıldaki hadîs âlimlerinin meşhûrlarından Abdullah bin Abdilazîz (rahmetullahi aleyh) hazretlerine talebelerinden biri, "Şükredici ve sabrediciler kimlerdir?" diye sorduğunda, Enes bin Mâlik'in rivâyet ettiği şu hadîs-i şerîfi okudu. Resûlullah Efendimiz buyurdular ki: "Dünyâ husûsunda, kendisinden yukarı olanlara, dîn husûsunda kendisinden aşağıda olanlara bakan kimseyi, Allahü teâlâ şükredici ve sabredici olarak yazmaz. Dünyâ husûsunda kendisinden aşağıda olanlara bakıp, din husûsunda kendisinden yukarıda olanlara bakan kimseyi Allahü teâlâ, şükreden ve sabırlı bir kul olarak yazar." Büyük velîlerden Bişr-i Hâfî (rahmetullahi aleyh) bir sohbetinde şükürle ilgili olarak buyurdu ki: "Uzuvları [a'zâsı] içinde yalnız dili ile şükreden kimsenin şükrü az olur. Çünkü gözün şükrü, bir hayır gördüğü zaman onu almak, eğer şer görürse onu örtmektir. Kulağın şükrü, bir hayır işittiği zaman onu ezberlemek, şer işitirse onu unutmaktır. Ellerin şükrü, onlarla hak olandan başkasını tutmamaktır. Mi'denin şükrü, ilim ve hilim ile dolu olmak; ayakların şükrü de, iyilikten başkasına gitmemektir. Kim böyle yaparsa, hakîkaten şükredenlerden olur." Tâbiînin büyük ulemâ ve evliyâsından [Ebû Hâzım] Seleme bin Dînâr'a (rahmetullahi aleyh) "gözlerin şükrü nedir?" diye sordular. Şöyle cevap verdi: "Onlarla hayrı (iyiliği) gördüğün zaman bakar, şerri (kötülüğü) gördüğün zaman, bakmazsın." "İki kulağın şükrü nedir?" diye sordular. Cevâbında; "İyilik işitirsen dinlersin, kötülük duyduğun zaman dinlemezsin" dedi. Diliyle şükredip, diğer uzuvlarıyla (vücûdunun diğer kısımlarıyla) şükür vazifesini yapmayana gelince: "Onun durumu, elbisesi olup, onu giymeyen, sâdece eliyle bir kenarına dokunan kimse gibidir. Elbette o elbise, o kimseyi sıcaktan ve soğuktan korumayacaktır" buyurdu. "Karnın şükrü nedir?" diye sorulunca; "Altı yemek, üstü ilim olsun" diye cevap verdi. "İki elin şükrü nedir?" diye sorulunca; "Onunla senin olmayan şeyi alma. Harâm işleme" buyurdu. "Ayakların şükrü nedir?" diye sorulunca da şöyle cevap verdi: "İyi kimseyi görünce sen de ayaklarını, onun yaptığı iyi işlerde kullanırsın. Beğenmediğin birisini görünce, ayaklarını onun yaptığı kötü işlerde kullanmaz ve onun gittiği kötü yerlere ayaklarınla gitmezsin." [İnşâallah, konumuza yarın da devâm etmek istiyoruz.]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.