Dînimizin kıymet verdiği mübârek üç aylardan ikincisi olan Şa'bân ayının ilk üç haftası geçti. Resûlullah Efendimiz, Şa'bân ayına çok değer verir ve "Yâ Rabbî, Receb ve Şa'bân'ı bizler için mübârek kıl ve bizi Ramazân'a da eriştir " diye duâ ederdi. Şabân ayında oruç tutmak çok sevâptır. Âişe vâlidemiz buyuruyor ki: "Resûlullah'ın, hiçbir ayda, Şa'bân ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şa'bân'ın tamamını oruçlu olarak geçirirdi." [Buhârî] Resûlullah Efendimize, Şa'bân ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğunda buyurdu ki: "Şa'bân, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gâfildirler. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini isterim." [Nesâî] Bu konudaki hadîs-i şerîflerden bazıları şöyledir: "Ramazân'dan sonra en fazîletli oruç, Şa'bân ayında tutulan oruçtur." [Tirmizî] "Şa'bânda üç gün oruç tutana, Hak teâlâ, Cennet'te bir yer hâzırlar." "Ramazan ayı dışında, Allah rızâsı için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesâfe kadar Cehennem'den uzaklaşır." [Ebû Ya'lâ] Bünyesi zayıf olanların, Şa'bânın 15'inden sonra oruç tutmayıp, farz olan Ramazân-ı şerîf orucuna hâzırlanmaları iyi olur. Kuvvetli ve lezzetli şeyler yiyerek, vücûdu kuvvetlendirmeli ve böylece farzları yapmaya hâzırlanmalıdır. Sağlığı yerinde olanlar ise, Şa'bân ayının çoğunu, hattâ tamâmını oruçlu geçirebilirler. Eshâb-ı kirâmın şa'bân ayında yaptıkları Enes bin Mâlik hazretleri anlatır: "Resûlullahın Eshâb-ı kirâmı, Şa'bân ayının hilâlini görünce, Mushaf-ı şerîf üzerine kapanıp, Kur'ân-ı kerîm okumağa devâm ederlerdi. Müslümânlar bu ayda, mâllarının zekâtını çıkarıp, Ramazân-ı şerîfte oruç tutacaklara kuvvet ve kudret bahşetmek için, fakîr, miskîn ve zayıflara verirlerdi. Hâkim ve vâlîler, zindân ve hapishânede olanları huzûrlarına getirtip cezâlarını hafîfletir veya serbest bırakırlardı. Tüccâr, alacaklarını alır, borçlarını da öderlerdi. Ramazân hilâlini (ayını) görünce de gusledip, i'tikâfa çekilirlerdi." Leyle-i mübâreke Şa'bân-ı şerîf, hayırların çoğaldığı, bereketlerin indiği, hatâların terkedildiği, günâhların örtüldüğü bir aydır. Berât gecesinde, yeryüzüne rahmet, bereket, iyilik, afv ve mağfiret indiği için, Kur'ân-ı kerîmde bu geceye "leyle-i mübâreke: mübârek gece" denilmiştir. Sevgili Peygamberimiz, hadîs-i şerîflerinde buyurdu ki: "Şabanın 15. gecesini ibâdetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: 'Affedilmek isteyen yok mu, günâhlarını affedeyim. Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim. Derrtli olan yok mu, sıhhat-âfiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim.' Bu hâl, fecre [sabâha, imsâk vaktinin bitimine] kadar devâm eder." [İbn-i Mâce] Peygamber Efendimiz, Berât gecesinde, "Allahümmerzuknâ kalben takıyyen mineş-şirki beriyyen lâ kâfiren ve şakıyyen" duâsını okurdu. Şa'bân ayı seçilmiş bir aydır Hasan-ı Basrî hazretleri, Şa'bânın 15. günü, sanki mezârdan çıkmış gibi, yüzü çok solgun görülürdü. Bu üzüntüsünün sebebini sorduklarında buyururdu ki: "İlm-i yakîn ile biliyorum ki, günâhlarım vardır. Günâhlarım affedilmezse, sevâplarım da kabûl edilmezse, hâlim nice olur diye korkumdan benzim sararıyor." Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde Kasas sûresinin 68. âyetinde: "Senin Rabbin dilediğini yaratır ve seçer" buyurmuş ve her şeyden dört şeyi, sonra onlardan da birini seçmiştir. Günlerden: Ramazan bayramı ve Kurban bayramı günleri, Arefe günü ve Aşûre gününü seçmiş; onlardan da "Arefe günü"nü seçmiştir. Gecelerden: Berât gecesi, Kadir gecesi, Cuma gecesi ve Bayram gecesini seçmiş; onlardan da "Kadir gecesi"ni seçmiştir. Aylardan: Receb, Şa'bân, Ramazân ve Muharrem'i seçmiş; onlardan da "Şa'bân"ı seçmiştir. Onu Resûlullaha mahsûs ay kılmıştır. Resûlullah, Peygamberlerin en üstünü olduğu gibi, onun ayı olan Şa'bân ayı da, ayların en üstünü olmuştur. Hadîs-i şerîfte: "Recep Allahü teâlânın ayı, Şa'bân benim ayım, Ramazan da benim ümmetimin ayıdır. Şa'bân günahların kefâret ayı, Ramazan ise, günâhların temizleyici ayıdır" buyuruldu. Recep ayı Kur'ân-ı kerîmde zikredilen 4 (dört) harâm aydan biridir. Allahü teâlâ, Şabân ayını, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) mahsûs kılmıştır. Bu ayda Peygamber Efendimiz'e (sallallahü aleyhi ve sellem) çok salevât-ı şerîfe okumalıdır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: "Şabân-ı şerîf, benim kendime mahsûs bir aydır. Hak teâlâ hazretleri Arş-ı a'lânın meleklerine azamet-i şâniyle buyurur ki: 'Ey benim meleklerim! Gördünüz mü? Benim kullarım, sevgilimin ayına nasıl ta'zîm ve hürmet ediyorlar? İzzetim, celâlim hakkı için, Ben de kullarımı afv ü mağfiretime nâil eyledim'." Bir zamânda veyâ bir yerde yâhut birşeyi okumakta, yapmakta, çok sevâb verileceğini işitince, o sevâba kavuşmağa niyyet ederek yapana, bu haber doğru olmasa bile, Allahü teâlâ, o sevâbları ihsân edebilir. Fakat, bunun İslâmiyyet tarafından yasak edilmemiş birşey olması lâzımdır. Nâfile ibâdetlerin sevâbına kavuşabilmek için, îmânda ve farzlarda kusûr olmaması, günâhlara tevbe etmek ve ibâdet olarak yapmağa niyyet etmek şarttır. Yine hadis-i şerîfte, "Receb ayının diğer aylara olan üstünlüğü, Kur'ân-ı kerîmin diğer kitaplar üzerine olan üstünlüğü gibidir. Şa'bânın diğer aylardan üstünlüğü, benim diğer Peygamberlerden üstünlüğüm gibidir. Ramazânın diğer aylardan üstünlüğü, Allahü teâlânın diğer insanlar üzerine üstünlüğü gibidir" buyuruldu.