Ucub (kendini beğenme) hâli

A -
A +

Son üç aylık makâlelerimiz, özel günlere, gecelere ve aylara rast geldiği için, biz de o gün, gece ve aylardan bahsetmeye çalıştık. Misâl verecek olursak, "Üç Aylar, Receb-i Şerîf, Regâib Gecesi, Mi'râc Gecesi, Şa'bân Ayı, Berât Gecesi, Ramazan Ayı ve Oruç, Namaz, Sadaka-i Fıtır, Kadir Gecesi ve Ramazân Bayramı..." gibi konular, -sizin de ta'kîb ettiğiniz gibi- yoğun bir şekilde ele aldığımız konulardan bir kısmıdır. Bugünkü makâlemizde, gündemi değiştireceğiz ve yine çok önemli bir konuyu ele alacağız. Bugünkü konumuz, makâlemizin başlığında da belirtildiği gibi, "Ucub (kendini beğenme)" konusudur. Meşhûr velîlerden Ali Müzeyyen (rahmetullahi aleyh) hazretlerinin bu konudaki iki sözüyle konuya giriş yapalım; o buyurdu ki: "Ucub sâhibi, iyi amellerini beğenip güzel ve kusursuz gören kimse, yavaş yavaş helâke gider. Yaptığı kötülükleri iyi zanneden ise zâten felâkettedir." Şam'da yetişen büyük velîlerden Ebû Süleymân Dârânî (rahmetullahi aleyh) de buyurdu ki: "Bir kimse, güzel bir amel işleyince, bunu kendi gayretleri ile değil de, Allahü teâlânın lutfu, ihsânı ve yardımı ile yapabildiğini bilir-anlarsa, o kimsenin, ucba kapılması, ibâdetini beğenmesi mümkün değildir." Kendilerine "Silsile-i aliyye" denilen büyük âlim ve velîlerin otuz birincisi olan Seyyid Tâhâ-i Hakkârî (kuddise sirruh) ise, "Amellerinizi ucb (kendini beğenme, ibâdeti kendinden bilme) ile örtüp yok etmeyiniz" tavsiyesinde bulunmuştur. Bir defasında da, "Bizim yolumuzda ucb ve riyâ yoktur. Riyâ ve ucba helâl diyen, yolumuzda değildir" buyurmuştur. Tâbiînin büyüklerinden, adâleti, insâfı ve güzel ahlâkı ile meşhûr olan Halîfe Ömer bin Abdülazîz (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri, hutbe okurken, eğer kalbine bir ucb (kendini beğenme) hâli gelirse, hemen hutbeyi yarıda keser; bu hâl eğer yazı yazarken olursa, o kâğıdı yırtardı ve "Allah'ım! Nefsimin şerrinden sana sığınırım" derdi. İstanbul'da yetişen büyük velîlerden Ünsî Hasan Efendi (rahmetullahi teâlâ aleyh) zamânında, Tameşvarlı Selîm Dede'yi bilmeyen yoktu. Bir zaman Selîm Dede hazretleri İstanbul'a geldi. Halk onu görmek için birbirine girdi. Büyük bir kalabalık oldu. Bu sırada Selîm Dede dervîşlerinden birine; "Sen Şeyh Ünsî Hasan Efendiye var. Bizden selâm söyle. Huzûr-ı şerîflerine varıp mübârek cemâlini görmek ve sohbetleriyle şereflenmek murâdımızdır. Ziyâret etmemize izinleri olur mu?" diye emredip gönderdi. O da Ünsî Hasan Efendiye Selîm Dede'nin arzûsunu bildirdi. O zaman Hasan Efendi; "Selîm Dede Efendiye selâmlar ederiz. Hâl ve hâtırlarını sorarız. Lutf edip kerem buyurup teşrîf etmesinler. Zîrâ onlara izzet ve ikrâm etmekte kusûr ederiz. Eğer nasîb olursa başka bir zaman, başka bir yerde görüşürüz. Kerem buyursunlar. Sakın incinmesinler" diyerek o dervîşi Selîm Dede'ye gönderdi. Bu haber Selîm Dede'ye gidince, tekrâr Hasan Efendi hazretlerine selâm gönderip; "Özür buyurdukları candan makbûlümüzdür" dedi. Bu sıralarda Selîm Dede'nin yanında bulunan sevdikleri; "Efendim! Sizinle görüşelim diye herkes kırılıyor. Sizi görmeye can atıyorlar. Acabâ Şeyh Ünsî Hasan Efendi niçin sizinle görüşmek istemezler" dediler. Selîm Dede; "Bizimle görüşmek istememeleri bizi sevmemekten değildir. Onların murâd-ı şerîflerini biliriz. O büyük bir zâttır. İnzivâ üzere yalnız bir yerde ibâdetle meşgûldür. Onun yaptıkları bizim elimizden gelmez. Biz günahkâr sayılırız" diye cevâp verdi ve ağladı. Dervîşler bu işe bir ma'nâ veremeyip hayrette kaldılar. Aradan bir zaman geçtikten sonra dervîşlerden birisi, Ünsî Hasan Efendiden bu görüşmemenin sırrını sordu. Hasan Efendi hazretleri; "Selîm Dede velî bir zâttır. Allahü teâlânın sevgili kullarındandır. Onun gibisi az bulunur. Eğer Selîm Dede ve sevdikleri buraya gelseydi, Selîm Dede, Hasan Efendinin ayağına varmış diye bütün herkes bize i'tibâr eder, şân-şöhret sâhibi olurduk. Neûzü billah, şöhret âfettir. Şöhretten kaçmak lâzım gelir. Bu ihtiyâr hâlimizde nereye gidebiliriz. Selîm Dede olgun, zevk ve vicdân sâhibi bir zâttır. Niçin görüşmek istemediğimi bilir" buyurdular...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.