Yüce kitâbımız ve Sevgili Peygamberimiz

A -
A +

Âlemlere rahmet olarak gönderilen en müstesnâ şahsiyet Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm) ve O'na gönderilen mukaddes kitâbımız Kur'ân-ı kerîm hakkında söz söylemek ve yazı yazmak, aslında bizim gibi âcizlerin haddi değildir. Ama geçen hafta bahsettiğimiz bir dergide, mübârek geceler hakkında olduğu gibi [geçen hafta bu konuda cevap yazdık], mukaddes kitâbımız ve Sevgili Peygamberimizle ilgili de gelişigüzel bazı sözler söylenmiş ve yazılmış olduğu için, bu konuda da onlara cevap olmak üzere birkaç kelime yazmaya çalışacağız. Çünkü hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: "Allahü teâlâ, bir kuluna yazı ve söz san'atı ihsân ederse, Resûlullahı övsün, düşmânlarını kötülesin." "Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar." Onun için Resûl-i Ekrem Muhammed aleyhisselâm'ı lâyıkı vechile, doğru bir şekilde beşeriyete tanıtmak, biz Müslümanlar için bir insanlık, Müslümânlık ve vefâ borcudur... [Bilindiği gibi, Resûlullah'ın (aleyhisselam) şâirleri vardı; onu överler, düşmanlarının iftirâlarına cevâplar verirlerdi. Resûlullah Efendimiz, şâirlerinden Hassân bin Sâbit için, Mescid-i Nebevî'de bir kürsü bile koydurmuştu. O buraya çıkıp, Resûlullah'ı över, O'nun düşmânlarını kötülerdi. Hattâ Peygamberimiz, Hassân'ın şiirlerini çok beğenir, "Hassân'ın sözleri, düşmanlara oktan dahâ te'sîrlidir" buyururdu.] Resûlullahı övmek ibâdettir; çünkü Allahü teâlâ, O'nu övmektedir. Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki: "Biz seni, âlemlere rahmet olarak gönderdik." [Enbiyâ, 107]; "Biz seni, bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik." [Sebe', 28]; "Senin için bitmeyen, sonsuz ecir vardır. Elbette sen büyük bir ahlâk üzeresin." [Kalem, 3-4]; "Rabbin sana [çok nimet] verecek, sen de râzî olacaksın." [Duhâ, 5]; "Allah ve melekleri, Peygambere (Resûlullah'a) salât ediyor; ey îmân edenler, siz de ona salât u selâm getirin." [Ahzâb, 56] Yüce Rabbimiz meâlen: "Peygamber, mü'minlere cânlarından evlâdır [ileridir, daha yakındır]. O'nun hanımları da onların anneleridir..." [Ahzâb, 6] buyuruyor. Yine Allahü teâlâ meâlen şöyle buyurmaktadır: "(Ey inananlar!) Andolsun ki, size içinizden, kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız, ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün [üstünüze çokça titreyen], mü'minlere karşı çok şefkatli ve gâyet merhametlidir." (Tevbe, 128) Ma'lûm olduğu üzere, İslâmın birinci şartı, Allahü teâlâya ve Peygamberine (aleyhisselâm) îmândır. Ya'nî onları sevmek ve sözlerini beğenip kabûl etmektir. İki cihân saâdetine kavuşmak, ancak ve yalnız, dünyâ ve âhiretin Efendisi olan Muhammed aleyhisselâma tâbi olmaya bağlıdır. Ona tâbi olmak demek, îmân etmek ve onun getirdiği ahkâm-ı İslâmiyyeyi öğrenmek ve yapmak demektir. [Şüphe yok ki, O'nun getirdiği ahkâm-ı İslâmiyyenin başında mukaddes kitâbımız Kur'ân-ı kerîm gelmektedir. Kur'ân-ı kerîm, O'na verilen mu'cizelerin en büyüğüdür.] Muhammed aleyhisselâm'a tâm ve kusûrsuz tâbi olabilmek için, O'nu tâm ve kusûrsuz sevmek lâzımdır. Bunun alâmeti de, O'nun dostlarını dost, düşmânlarını düşmân bilmek, O'nu beğenmeyenleri sevmemektir. Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi düşmânı ve Peygamberinin düşmânı olduklarını bildiriyor. Allahü teâlânın düşmânlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allahü teâlâya ve O'nun Peygamberine düşmân olmaya sürükler. [Tabîî ki sevgi ve nefret kalpte olur. Dînimizin gereği, onlara da acıyarak, zâhiren iyi davranmak, tatlı dilli ve güler yüzlü olmak lâzımdır.] Her mü'minin, Resûlullah'ı çok sevmesi lâzımdır. Çünkü, başta "Sahîh-i Buhârî" olmak üzere, birçok hadîs kitâbında yer alan bir hadîs-i şerîfte meâlen, "Bir kimse, beni çocuğundan, babasından ve herkesten dahâ çok sevmedikçe, [kâmil ma'nâda] îmân etmiş olmaz" buyuruldu. Ya'nî o kişinin îmânı olgun olmaz. Hadîs-i şerîfin diğer rivâyetleri de şöyledir: "Bir kimse, beni kendi nefsinden, ehlinden ve bütün insanlardan dahâ çok sevmedikce, îmân etmiş olmaz.", "Beni ana-babasından, evlâdından ve herkesten daha çok sevmeyen, [kâmil] mü'min olamaz." İslâm âlimlerinin buyurdukları gibi, saâdetlerin başı, Muhammed aleyhisselâmı tanımak, sevmek, O'na îmân etmek, tâbi ve teslîm olmaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.