"Dünyada, ahiret saadeti için çalışmalı, kazanmalı, niyeti düzeltmelidir. Çünkü İslamiyet, insanlara faydalı olmayı emreder..."
Mevlâna Celaleddin-i Rumi hazretleri 1207 yılında Belh'de doğdu, 1273 yılında Konya’da vefat etti. Soyu baba tarafından Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddîk’a ulaşmaktadır...
Hazret-i Mevlâna, tasavvuf deryasına dalmış bir Hak âşığıdır. İlmi, teşbihleri, sözleri ve nasihatleri bu deryadan saçılan hikmet damlalarıdır... Onun, herkesi hayran bırakan merhameti, insan sevgisi, tevâzuu, gönül okşayıcılığı gibi üstün vasıfları, dillere destan olmuştur... Farsça olan "Divan"ında 30 bin, Mesnevi’sinde 47 bin beyit vardır. Daha birçok kıymetli eserleri de bulunmaktadır. Evliyalık yolunun kemalatını bildiren kitapların en üstünü Mesnevi’dir. Evliyalık ve nübüvvet yollarının kemalatını ve inceliklerini bildirmekte ise, İmam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat’ının eşi yoktur. (Seadet-i Ebediyye)
***
Bir gün, talebesinin birine para verip, "Bana bir ekmek al gel" der. O da ekmeği alıp, getirir. "Tamam sen işine bak" diyerek, yola çıkar. Talebe de peşinden gider. Hazret-i Mevlâna bir mağaraya girer. Orada bir köpek yavrulamıştır. Açlıktan ölecek olan bu köpeğe, ekmeği suya batırıp batırıp yedirir... Tam çıkacakken talebesinin meraklı bakışlarıyla karşılaşır. Ona Resulullah efendimizin şu hadis-i şerifini söyler:
***
Talebelerine "dünya" ile ilgili bir misal vermek istiyordu. Tam da o gün Selçuklu Sultânı, kendisine beş kese altın göndermişti. Bir talebesine;
-Bu altınları dışarıdaki çamurun içine at! buyurdu. Emir yerine getirildi...
Fakat o da ne?!. Bunu duyan insanlar o çamurun içinde altın aramaya başladılar. Hepsinin üstleri, başları çamurdan görünmez hâle geldi.