Bitlis'te bir gönül sultanı Seyyid Sıbgatullâh-i Hîzânî

A -
A +

Seyyid Sıbgatullâh-i Hîzânî hazretleri, Osmanlı âlim ve velilerinden olup, Seyyid Taha-i Hakkârî hazretlerinin halifelerindendir. 1870 yılında vefat etti. Kabri, Bitlis'in Hizan ilçesinin Gayda köyündedir...

 

Küçük yaştan itibaren ilim tahsiline başladı. Babası Seyyid Lütfullah Efendi onun yetişmesi için hususi gayret sarf etti. Çok zeki olan Seyyid Sıbgatullâh, kısa zamanda kelâm, tefsir, hadis, fıkıh gibi zahiri ilimleri tahsil etti.

 

Zamanının fen bilgilerinde de mütehassıs oldu. Tasavvufa karşı büyük alaka duydu. Birçok âlim ve veli zatın ilim meclislerinde ve sohbetinde bulundu. Van'a giderek Seyyid Muhyiddin Efendinin hizmetine girdi. Seyyid Sıbgatullâh, hocasının verdiği vazifeleri yapmak için canla başla çalıştı. Ağır riyazetler ve mücahedeler çekti. Uzun yıllar hocasının hizmet ve sohbetiyle şereflendi. Nihayet bir gün hocası ona; "Vefat etmiş velilerden istifade edecek, faydalanacak makama geldin" buyurdu. Seyyid Muhyiddin vefat edince, Şeyh Halid-i Cezerî'ye gitti. Bu mübarek zatın vefatına kadar sohbetleriyle şereflendi. Sonra Seyyid Taha'nın, Molla Murad Hurusi'yle gönderdiği; "Kendi yuvana dön!" haberiyle, Taha-i Hakkârî'nin şerefli hizmetine koşup, hakiki ve esas yuvaya kavuştu. Seyyid Taha hazretleri, Resulullah efendimizden mürşidleri vasıtası ile gelen feyiz ve bereketleri onun kalbine akıttı. Kalb gözü açılıp yüksek makamlara kavuştu...

 

Mürşidi Seyyid Taha hazretleri vefat edince, onun yerine geçen Seyyid Salih hazretlerinin sohbetine devam etti. Seyyid Taha'nın huzurunda kemal ve ikmal mertebelerine ulaşan Seyyid Sıbgatullah, Hizan ve Gayda'da halkı irşad eyledi ve insanlara İslamiyet’in emir ve yasaklarını anlattı. Sohbetinde bulunup bir teveccühüne mazhar olanın kalbinde, Allahü teâlânın muhabbeti yerleşirdi...

 

Bu mübarek zat buyurdu ki:

 

"Talebe, tavus kuşu gibi olmalıdır. Güzel kanatlarına, renk renk tüylerine değil, siyah bacaklarına bakmalıdır. Nefsini son derece kusurlu görmedikçe istikamet ele geçmez. Bu şekilde görmemek büyük günahtır. Muhabbet, ihlaslı amel ve gayret talebeliğin şartıdır. Bunlardan birinin eksik olması manevi felaket alametidir."

 

Seyyid Sıbgatullâh hazretleri vefat etmeden önce buyurdu ki:
"Maksat, İslamiyet'in bildirdiği yönde istikamet üzere olmaktır. Bid’atten ve İslamiyet'e aykırı olarak yapılan amellerden feyiz alınmaz. Tasavvuf, İslamiyet’e uymak demektir. İslamiyet’e uymadan vilayete, yani veliliğe kavuşulur diyen sapıktır, zındıktır. Namazlardan hemen sonra istiğfar ediniz. İslamiyet’in bildirdiği hususlara uymayan ve sünneti terk eden mürşid, yol gösterici olamaz."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe15 Temmuz 2023 12:22

[Mürşid, yol gösterici, -eğitimci- mekrühlardan da sakınmalıdır. Örneğin kahkaha ile gülmek mekrûhdur. Hele dînî konuları anlatırken kahkahalarla gülerek dikkati dağıtmak talipler üzerinde menfî tesir eder.] Birkaç hadis-i şerif meali: (Eğer Cennet ve Cehennemi görseydiniz, az güler çok ağlardınız.) [Müslim] (Eğer benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız.) [Buhari] (Çok gülmek kalbi öldürür ve müminin değerini düşürür.) [Tirmizi] (Dinimiz İslâm)

Mehmet Kırıcı 15 Temmuz 2023 05:17

Allahu Teala razı olsun efendim