Ebu Saîd,
İbn-üs-Sakkâ ve Abdülkâdir-i Geylâni, ilim öğrenmek için Bağdat'a
geldiler... Yûsuf-î Hemedânî hazretlerini ziyarete gittiler...
Büyüklerden,
Allah adamlarından feyz almak için onları sevmek ve inanmak şarttır.
Din Büyüklerine itiraz çok tehlikelidir; küfre sebeptir. Hele o
büyüklerden birine talebe olduktan sonra itiraz etmek, onu imtihan
etmek, bedbahtlıktır...
İbn-i Hacer-i Mekkî hazretlerinin "Fetâvâ-i Hadîsiyye" isimli eserinde şöyle anlatılır:
Ebu Saîd
Abdullah, İbn-üs-Sakkâ ve Seyyid Abdülkâdir-i Geylâni hazretleri ilim
öğrenmek için Bağdat'a geldiler... Evliyânın büyüklerinden Yûsuf-î
Hemedânî hazretlerinin, Nizâmiyye Medresesinde vaaz ettiğini
duymuşlardı. Onu ziyâret etmeye karar verdiler. İbn-üs-Sakkâ; "Ona öyle
bir soru soracağım ki cevâbını veremeyecek" dedi, Ebu Saîd Abdullah;
"Ben de bir soru soracağım. Bakalım cevap verebilecek mi?" dedi. Büyük
bir edeb timsâli olan Abdülkâdir-i Geylânî de "Allah korusun! Ben nasıl
soru sorarım. Sadece huzurunda beklerim, onu görmekle şereflenir,
bereketlenirim" dedi...
Nihayet Yûsuf-i Hemedânî'nin bulunduğu yere vardılar. O anda orada yoktu. Bir saat kadar sonra geldi. İbn-üs-Sakkâ'ya dönerek; "Yazıklar
olsun sana, ey İbn-üs-Sakkâ! Demek bana, cevâbını bilemeyeceğim sual
soracaksın ha! Senin sormak istediğin sual şudur. Cevabı da şöyledir.
Ben görüyorum ki, senden küfür kokusu geliyor" buyurdu... Sonra Ebu Saîd Abdullah'a dönerek; "Sen
de bana bir sual soracaksın ve bakacaksın ki, ben o sualin cevabını
nasıl vereceğim. Senin sormaya niyet ettiğin sual şudur ve cevabı da
şöyledir. Fakat sen de edebe riayet etmediğin için, ömrün hüzün ile
geçecek" buyurdu. Sonra Abdülkâdîr-i Geylâni'ye döndü ve; "Ey
Abdülkâdir! Bu edebinin güzelliği ile Allahü teâlâyı ve Resulünü razı
ettin. Ben senin Bağdat'ta bir kürside oturduğunu, çok yüksek bilgiler
anlattığını ve 'Benim ayağım, bütün evliyanın, boyunları
üzerindedir' dediğini sanki görüyor gibiyim ve ben yine senin,
zamanındaki bütün evliyâyı, senin onlara olan yüksekliğin karşısında
boyunlarını eğmiş hâlde olduklarını görüyor gibiyim" buyurdu...
Aradan
uzun seneler geçti. Hakikaten Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri zamanında
bulunan evliyanın en üstünü oldu... Ebû Saîd Abdullah'ın hayatı
sıkıntılarla geçti... İbn-üs-Sakkâ'ya gelince, çok meşhur bir hatip
oldu. Şöhreti zamanın sultanına kadar ulaştı. O da bunu elçi olarak
Bizans'a gönderdi. Orada Hristiyanların yalanlarına aldandı ve son
nefesini Hristiyan olarak verdi...