Hiç
şüphe yok ki Çanakkale Savaşları, bir Türk destanıdır... Bu savaşta
Türk askeri, düşmanlarını bile kendine hayran bırakmıştır...
Bugün
18 Mart... Çanakkale Deniz Zaferinin 99. Yıldönümü... Hiç şüphe yok ki
Çanakkale Savaşları, bir Türk destanıdır... Düşmanın Çanakkale önlerine
yığdığı deniz kuvvetleri 18 zırhlı, 12 kruvazör, 17 muhrip, 12
denizaltı, 1 uçak gemisi 36 mayın gemisinden meydana geliyordu. Ayrıca
86 nakliye 222 de çıkarma gemisi vardı...
İngiliz Fransız
filosunun 6 zırhlısı Türk topçularının isabetli atışları sonunda
batırıldı. 9 saat süren bombardıman esnasında düşman 506 top kullandı.
Nihayet
Boğaz'dan geçemeyeceklerini anlayan İngiliz ve Fransızlar Gelibolu'ya
asker çıkararak İstanbul'a karadan yürümeye karar verdiler. Ancak,
burada da karşılarına vatan için can veren 250.000 Mehmetçik dikildi.
Onlar da "etten duvar" oldular ve geçit vermediler... Nihayetinde
"Çanakkale geçilmez" diyerek çekip gittiler...
***
Bu
savaşta Türk askeri, düşmanlarını bile kendine hayran bırakmıştır. Bir
kolu ile bir ayağını kaybeden Fransız Generalinin ülkesine döndükten
sonra anlattığı bir hatırası şöyledir:
"Fransızlar,
Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar
edebilirler. Hiç unutmam Savaş alanında, vuruşma bitmiş yaralı ve
ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az evvel Türk ve Fransız askerleri süngü
süngüye gelip ağır zayiat vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi
ömrüm boyunca unutamayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk
askeri kendi gömleğini yırtmış, onun yaralarını sarıyor, kanlarını
temizliyordu. Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:
-Niçin öldürmek istediğin düşmana yardım ediyorsun?
-Bu
asker yaralanınca cebinden yaşlı bir kadının resmi çıkardı, bir şeyler
söyledi. Anlamadım ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok.
İstedim ki, o kurtulup anasının yanına dönsün!..
Bu asil
davranış karşısında hüngür hüngür ağladım. Bu sırada emir subayım Türk
askerinin yakasını açtı. O anda gördüğüm manzaranın yanaklarımdan
süzülen yaşları dondurduğunu hissettim! Çünkü onun göğsünde, bizim
askerinkinden daha ağır bir süngü yarası vardı... Az sonra ikisi de
vefat etti..."
Evet, biz; Osmanlı terbiyesi ile yetişmiş,
İslam ahlakını hücrelerine kadar yaşayarak örnek olmuş ve düşmanlarının
bile övgüsünü almış bir ecdadın torunlarıyız. Şimdi değil düşmana
birbirimize bile hoşgörü gösteremiyoruz. Bize ne oldu?!.