Duâ mü'minin silâhıdır!..

A -
A +

Duâ, Allahü teâlâya yalvararak murâdını istemektir. Allahü teâlâ, duâ eden Müslümanı çok sever. Duâ etmeyene gadâp eder. Duâ mü'minin silâhıdır. Dînin temel direklerinden biridir. Yerleri, gökleri aydınlatan nûrdur. Duâ, gelmiş olan dertleri, belâları giderir. Gelmemiş olanların da gelmelerine mâni olur. Allahü teâlâ, (Bana hâlis kalb ile duâ ediniz! Böyle duâları kabûl ederim) buyurdu. Bunun için, duâ etmek, namaz, oruç gibi ibâdettir. Allahü teâlâ, (Bana ibâdet yapmak istemeyenleri, zelîl ve hakîr yapar, Cehenneme atarım) buyurdu... Duâ ederken bütün mü'minlere duâ etmeli, anneyi, babayı ve iyilik gördüğü kimseleri de duâlarında anmalıdır. Yalvararak ve gizli duâ etmelidir. ÖMRÜN BEREKETİ ARTAR Allahü teâlâ, her şeyi sebep ile yaratmakta, ni'metlerini sebeplerin arkasından göndermektedir. Zararları, dertleri def etmek için ve faydalı şeyleri vermek için de, duâ etmeyi sebep yapmıştır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Duâ, ibâdetin aslı ve özüdür. Allah katında duâdan makbûl bir şey yoktur. Duâ yetmiş türlü kazâyı önler. Ömrün bereketini artırır.) İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "Duâ, kazâyı, belâyı defeder. Hadîs-i şerîfte (Kazâ, ancak ve yalnız duâ ile durdurulur) buyuruldu. Allahü teâlâ, duâ edenleri, sıhhat ve selâmet isteyenleri sever. Mü'min sûresinde, (Duâ ediniz! Duânızı kabûl ederim) buyurdu. Duâ edip de duâsı kabûl edilmeyenlere, kıyâmet günü Allahü teâlâ, (Bu senin falan zamanda ettiğin duâdır. O duânın yerine sana şu sevâbları veriyorum) buyuracak, o kadar çok sevâb verecek ki, o kimse, (Keşke dünyada hiçbir duâm kabûl olmasaydı da, bugün onların karşılıklarını görseydim) diyecektir." Mevlânâ hazretleri de buyuruyor ki: "Eğer duada güzel bir nefese sahip değilsen, var yürü de hoş nefesli bir dosttan dua iste!" Duânın kabûl edilmesi için en başta, harâm lokmadan sakınmalıdır! Uyanık kalble ve kabûl edileceğine inanarak duâ etmelidir. Belâ gelmeden önce çok duâ etmelidir. Duâya hamd ve salevâtla başlamalıdır. Sebeplere yapışmadan istemek kuru bir temennîdir. Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsı ile duâ edenin duâsı kabûl olur... EBÛ MA'LEK VE MELEK!.. Asr-ı saadette, Ebu Ma'lek (radıyallahü anh) adında bir tüccar vardı. Bu zat, bir gün ticaret için yola çıkmıştı. Önüne, tepeden tırnağa silahlı bir eşkıya çıktı ve; "Mallarını alıp seni de öldüreceğim" dedi. Ebu Ma'lek de; "İşte malım, al senin olsun, beni bırak" dedi. Eşkıya; "Benim âdetim bu. Hem mal hem can" dedi. Ebu Ma'lek; "Madem öyle, müsaade et de namaz kılayım" dedi. Eşkıya; "İstediğin kadar kıl" dedi... Ebu Ma'lek hazretleri, abdest aldı, namaz kıldı ve sonra ellerini açarak şöyle dua etti: "Yâ Vedûd! Yâ Vedûd! Yâ Ze'l-arşi'l-mecîd! Yâ Mübdî, Yâ Mu'îd! Yâ Fe'âlün limâ yürîd! Eselüke bi-nûri vechike'llezî mele'e erkâne arşike ve es'elüke bi-kudretike'lletî kadderte bihâ halkake ve bi rahmetike'lletî vesiat külle şeyin. Lâ ilâhe illa ente. Ya Muğîs, eğisnî! Ya muğîs, eğisnî! Ya muğîs, eğisnî!.." Bu duasını üç defa tekrarladı. O esnada bir atlı belirdi. Elindeki mızrağı eşkıyaya öyle bir vurdu ki, anında can verdi. Atlı, Ebu Ma'lek'e dönerek şöyle dedi: "Ben dördüncü kat gökte bulunan bir meleğim. Senin duan bana işittirildi. Allahü tealadan, o zalimi öldürmek için izin istedim. İzin verildi ve sana yardıma geldim..." Bu hadiseden sonra Ebu Ma'lek hazretleri Medine'ye döndü. Doğruca Kâinatın Efendisinin huzuruna geldi ve başından geçen hadiseyi anlattı. Resulullah Efendimiz şöyle buyurdu: "Muhakkak ki, Allahü teala sana Esma-i hüsnayı ilham etmiş. O isimlerle Allahü tealaya dua edilirse, istenen verilir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.