Önce Ehl-i beytin kimler olduğuna bakalım. Muteber kitaplarda buyuruluyor ki: Ehl-i beyt, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselamın bütün aile fertlerine denir. Mübarek hanımları, kızı Hazret-i Fatıma ile Hazret-i Ali ve bunların evlatları olan Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin, onların çocukları ve kıyamete kadar gelecek torunlarının hepsine de Ehl-i beyt denir... Bilindiği üzere, Resulullah efendimizin soyu, Hazret-i Fatıma'dan devam etti. Hazret-i Hasan'ın çocuklarına ve torunlarına "Şerif", Hazret-i Hüseyin'in nesline de "Seyyid" denir. Peygamber efendimizin temiz ve mübarek kanını taşıyan seyyidler ve şerifler, dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşamaktadır. Her birisi güzel ahlak numunesi olup, yurdumuzda da sayıları pek çoktur. Allahü teala, onlara olan sevgimizi artırsın, üzmekten de muhafaza eylesin... Din büyüklerimiz, Ehl-i beyt sevgisini, son nefeste iman ile gitmek için şart görmüşlerdir. Ehl-i Beyti sevmek her mümine farzdır. Bunlarda Resulullah efendimizin zerreleri vardır. Onlara kıymet vermek, saygı göstermek her Müslümanın vazifesidir. Çünkü imanın temeli ve en kuvvetli alameti, Allahü teâlâyı sevmek ve Allahü teâlânın sevmediklerini sevmemektir. KUSURLARI YOK!.. Âyet-i kerimede mealen buyuruldu ki: (Ey Ehl-i beyt, Allah sizlerden ricsi [kusurları, günahları] gidermek istiyor ve sizi tam bir taharetle temizlemek irade ediyor.) [Ahzab 33] (Kusurları ve günahları yok edilince, Cennetlik olurlar.) Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, Fâtıma ve nesline Cehennemi haram kıldı.) (Her baba evladının kök sülalesi vardır. Nesebi onunla sona erer. Yalnız Fatıma'nın sülalesi bana çeker. Bunlar benim Ehl-i beytimdir. Onların faziletini inkâr edenlere yazıklar olsun. Onlara muhabbet edene Allah muhabbet eder; onlara buğz edene de Allah buğz eder.) İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki: "Babam zahir ve bâtın ilimlerinde yani kalb ilimlerinde çok âlim idi. Her zaman Ehl-i beyti sevmeyi tavsiye ve teşvik buyururdu. 'Bu sevgi insanın son nefeste imanla gitmesine çok yardım eder' derdi. Vefat edeceklerinde baş ucunda idim. Son anlarında şuuru azaldığında kendisine bu nasihatini hatırlattım ve o sevginin nasıl tesir ettiğini sordum. O haldeyken bile, 'Ehl-i beytin sevgisinin deryasında yüzüyorum' buyurdu. Hemen Allahü teâlâya hamd ve sena ettim..." Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri, "Ehl-i beyt, asi [günahkâr] olsalar da, bunları sevmek gerekir. Bunları sevmek, kalble, bedenle ve malla yardım yapmakla olup, bunlara riayet ve hürmet etmek, imanla ölmeye sebep olur" buyurdu... "Günahkâr da olsalar sevmemiz lazım" gereken o mübarek insanlara bir faydamız dokunmuyorsa hiç olmazsa üzmeyelim!.. Bir seyyide hanımın duası Bir gün kadıncağızın biri Belh padişahına gelir, "Ben seyyideyim, çoluk çocuğum var, bize kalacak bir ev ver" der. Padişah, "Vesikan var mı?" diye sorunca, kadıncağız bu söze kırılır ve komşusu olan bir Mecusi'ye gider. Ona da aynı şeyleri söyler. Mecusi "hay hay" der. "Hazreti Muhammed'in torunları gelir de boş çevrilir mi hiç, al sana ev, al sana hizmetçi" der. Duasını alır... Padişah, o akşam rüyasında Peygamber efendimizi görür, köşkler görür... Resulullaha (sallallahü aleyhi vesellem) gider. "Ya Resulallah, bu köşkler kimin?" der. Resulullah efendimiz de, "Müslümanların" buyurur. Belh padişahı, "Ben de Müslüman'ım" deyince, Peygamber efendimiz "Vesikan nerede?" diye sorar... Bu rüya üzerine padişah uyanır. Belh şehrinde o seyyide hanımı arar ve Mecusi'nin evinde bulur. Padişah, Mecusi'ye "Ben ona ev vereceğim" der. Mecusi, "Geçti artık" der. "Ben bu hanım gelince Müslüman oldum. O gece rüyamda Muhammed aleyhisselamı gördüm. Cennette Müslümanların köşkleri vardı. Bana, (Bu köşkler Müslümanların, sana vesika sormak yok, geç şu köşke otur) buyurdu. Seni de gördüm ne olmuşsa, saçını başını yoluyor, 'vesika, vesika' diye kıvranıp duruyordun. Sabah rüyamı anlattığım hanımım ve çocuklarım da hepsi Müslüman oldular..."