En kıymetli ibâdet...

A -
A +
İbadetler içinde en faziletlisi namazdır. Müslümanın vakti çok kıymetlidir. Bu yüzden, vaktinde yapılacak kıymetli işlerden biri de namazdır... 
Namaz kılmamak çok tehlikelidir, çünkü Allahü teâlânın emridir. Biz bir kul olarak bile, birine söylediğimiz şey yapılmazsa gücümüze gider. Her gün beş defa Allahü teâlânın emrine "hayır" demek, devamlı Ona -hâşâ- meydan okumak ne büyük cesarettir! Dikkat edilirse, bu tavır, imansızlığı gösterir. Onun için sorumlu olduklarımıza ve sözümüzün geçtiği herkese mutlaka namazı bildirmek lazımdır. Eğer kılınmazsa, kaza kılacak kadar zaman geçtikçe, yani her 5-6 dakikada bir, günahı, öncekilerle toplanarak bir misli artar. Ankebut sûresinde mealen, (Doğru kılınan namaz, her türlü kötülükten korur) buyuruldu. Kötülüklerden uzaklaştırmayan namaz, görünüşte namazsa da, doğru namaz değildir. Ama doğru kılıncaya kadar, görünüşü de bırakmamalı. İnsan bir şeyin hepsini yapamazsa, yapabildiği kadarını yapmalı, tamamını elden kaçırmamalı.

HER DERDİN ÇARESİ...
Bir şeyi güzel yapmak, onu çok yapmakla olur. Namazın güzelliği de, çok kılmakla olur. Yalnız beş vakit değil, her fırsatta kılmalı. Kaza borcu olmasa da kaza kılmalı. Resulullah "sallallahü aleyhi ve sellem" üzülünce, hemen namaza durur ve (Gözümün nuru namazdır) buyururdu. Miraç'ta kavuştuğu her nimete, ümmetinin de kavuşmasını istedi. Orada da, (Ümmetim) dedi. Cenab-ı Hak da namaz nimetini verdi. İşte müminin miracı namazdır.
Din büyükleri buyuruyor ki: "Namaz, İslâm'ın beş şartından biriyse de, namazın içinde diğer dördü de vardır. Namazda iman vardır, imanı olan namaza durur. Namazda oruç vardır, bir şey yersek namaz bozulur. Namazda zekât vardır, çünkü dünya ve parayı akla getirmemek lazımdır. Namazda hac vardır, kıbleye dönmeyenin namazı sahih olmaz. Hâsılı, namaz varsa, her şey vardır. Namaz yoksa, kişinin durumu tehlikelidir..."
Büyük zatlar, evdeki kedi tabak kırınca namaza dururlarmış. "Ya Rabbî, ben bir hata işledim ki bu iş başıma geldi" diyerek tevbe ederlermiş. O hâlde namaz gibi bir nimet, namaz gibi bir çare varken, elimizi, gözleri görmeyenler gibi sağa sola değil, Allah'a uzatıp namaza sarılmalıyız.
Büyük İslâm âlimi Hüseyin Hilmi Işık hazretleri (kuddîse sirrûh) buyurdu ki:
"Rabbimize nasıl şükretsek azdır kardeşlerim. Bütün dünya keşmekeş içinde, karmakarışık. Rabbimiz bize îmân ihsân ettiği gibi, ibâdet etmek de nasîb etti. İbâdetlerin en kıymetlisi namâz kılmaktır. Niçin kıymetlidir? Çünkü namâz, her gün bize Allahü teâlâyı hâtırlatıyor, kalbimize getiriyor. Allahü teâlâyı hâtırlamak, zikirdir. Zikir, hâtırlamak demektir. Onun için ibâdetlerin en kıymetlisi namâzdır..."

Kabirdeki gencin acıklı hâli!
Rahmetli Enver Ağabeyimiz sohbetlerinde bize, din büyükleriyle alakalı menkıbeler anlatırdı. Bu hafta yine onlardan birini paylaşmak istiyorum sizinle:
Bir mübarek zat kabristandan geçerken ayağı kayıp bir kabrin içine düşüyor. Kendi kendine; 
"Ya Rabbi bu kabre niçin düştüm acaba?" diye düşünürken, kenarda bir genç görüyor. Birçok yeri yanık içerisindedir. 
Öbür köşede de bir köpek yatıyor... Delikanlıya; 
"Evladım bu yanıklar nedir bu ne haldir?" diyor. Genç şöyle cevap veriyor: 
"Efendim dünyadayken, kılmadığım değil, kaçırdığım, kazaya bıraktığım namazları kızgın demirlerin üzerinde kaza ettiriyorlar!"
O mübarek zat, Allahü teâlâya iltica ederek bu gencin affı için dua ediyor. Cenab-ı Hak da, delikanlıyı affediyor, o da içinde bulunduğu azaptan kurtuluyor... 
Bu defa dönüp; 
"Evladım bu köpek nedir?" diyor. Delikanlı şöyle cevap veriyor: 
"Efendim o benim anamdır! Babam çok cömert bir insandı. Eve her zaman misafir getirirdi, anam da bu yüzden babamla hep kavga ederdi..."
Mübarek zat; 
"Ya Rabbi bu kadını da affet" diye dua ediyor. 
Köpek silkiniyor ve bir kadın haline dönüyor. Kadın o anda bir oğluna bakıyor bir de o mübarek zata ve; 
"Oğlum dünyadayken eve devamlı misafir getirirdiniz, bu kabre de mi getirdiniz? Bıktım sizin misafirlerinizden" der demez tekrar köpek suretine dönüyor...