En lüzumlu ve en faydalı ilim...

A -
A +

Kendisine senelerce hizmet edip, ondan ilim öğrenen talebelerinden biri, Hüccet-ül-İslâm İmam-ı Gazalî hazretlerine şöyle bir mektup yazıp, sordu: -Senelerce zahmet çekip, çok şey öğrendim. Bu kadar çok ilimden, bana en lüzumlu ve faydalısı acaba hangisidir? Ahirette imdadıma yetişecek, mezarda, dünya dostlarım beni yalnız bırakıp gittikleri zaman, bana arkadaş olacak, mezardan kalkınca, ananın evladından, kardeşin kardeşinden, dünyadaki dostların birbirlerinden kaçıp, herkesin başının çaresini aradığı vakit, beni kurtaracak olan acaba hangisidir? Bilsem de onlara yapışsam. Dünyada, ahirette faydası olmayan, acaba hangileridir? Bilsem de bunlardan da uzaklaşsam. Çünkü, Peygamberimiz, "Faydasız ilmi öğrenmekten ve Allahü teâlâdan korkmayan kalbden ve dünyaya doymayan nefsten ve Allah için ağlamayan gözden ve kabule layık olmayan duâdan Allahü teâlâ bizi korusun" buyurmuştur. "Bu nasihat yetişir!" İmam-ı Gazalî hazretleri, talebesine şu cevabı yazıp gönderdi: -Ey sevgili oğlum ve sadık dostum! Bütün nasihatler, Peygamberimiz Muhammed sallallahü aleyhi ve sellemden alınmıştır. Ondan gelmeyen nasihatler faydasızdır. Peygamberimizin dünyaya yayılan nasihatlerinden biri şudur: "Allahü teâlânın, bir kuluna rahmet etmeyeceğine, ona gazap ve azap edeceğine alamet, dünyaya ve ahirete faydası dokunmayan şeylerle meşgul olması, zamanlarını lüzumsuz şeylerle geçirmesidir. Bir kimsenin ömründen bir saati, Allahü teâlânın beğenmediği bir şeyde geçerse, ne kadar çok pişman olsa, üzülse yeridir. Bir kimse kırk yaşını geçtiği hâlde, onun hayırlı işleri, yani sevapları, kötü işlerinden, yani günahlarından ziyade olmadı ise, cehenneme hazırlansın!" Bu hadis-i şerifin manasını iyi anlayanlara, bu nasihat yetişir. İyi bil ki, amelsiz ilim, insanı kurtaramaz. Bunu sana bir misal ile anlatayım: Bir kimse, dağda bir arslana rastlasa, yanında tüfeği ve kılıcı bulunsa ve bunları kullanmasını iyi bilse ve ne kadar cesur olursa olsun, bu aletleri kullanmadıkça, arslandan kurtulabilir mi? Sen de bilirsin ki, kurtulamaz. İşte bunun gibi, bir kimse, ne kadar ilim sahibi olursa olsun, bildiğine göre hareket etmezse, ilminin faydası olmaz. Bir insan ne kadar ilim edinse, ne kadar kitap okusa, bildiklerini yapmadıkça faydası yoktur. İyi bil ki, çalışmayınca, din yolunda yürümedikçe sevap kazanamazsın! Yapılan her işin, ibadetin de dine uygun olması lazımdır. Peygamber efendimiz bunun için, eskiden kalma ilimleri ve âdetleri neshetti, değiştirdi. O hâlde, İslâmiyetin müsaadesi olmadan, ağzını açmamak lazımdır ve iyi bil ki, senin öğrendiğin ilimlerle Allah yolunda gidilemez. Bu yolda ancak, nefsle mücadele edenler gidebilir. Nefsin arzularını, şehvetlerini İslâmiyetin dışına taşırmamak lazımdır. Laf ile gidilmez. İslâmiyette yeri olmayan sözler ve ilimler ve şehvet ile karışmış gafil kalb, şekavet ve felaket alametleridir... İmam-ı Gazalî hazretleri, başka bir talebesine de bu hususta şöyle buyurdu: İlim öğrenmek ve kitap okumak için çok gecelerini feda ettin ve çok tatlı uykularını kendine haram eyledin. Bilmem ki, niçin kendini bu kadar harap ettin? İlim öğrenmekten maksadın, eğer dünya menfaatlerini toplamak, şöhret, makam sahibi olmak ve Müslümanlara büyüklük göstermekse, sana yazıklar olsun! Çok aldanmışsın, kendini azaba sürüklemişsin! Yok eğer maksadın, İslâmiyete ve Muhammed aleyhisselamın dinine yardım etmek ve ahlâkını temizlemek ve nefsini kırmaksa, sana müjdeler olsun! Kendine ne güzel ve ebedî istikbal hazırlamışsın. Nasihatlerin özü, Allahü teâlâya kulluk ve itaat etmenin ne demek olduğunu bildirmektir. Taat demek ve ibadet demek, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselama tâbi olmak demektir. Yani, bütün sözlerini ve hareketlerini Onun emir ve yasaklarına uydurmak demektir. Yani her söylediğin ve her yaptığın, söylememen ve yapmaman, hep, Onun emri ile olmaktır. Emir olunan yapılmalıdır! Şunu iyi bil ki, ibadet şeklinde yaptığın işler, eğer Onun emrine göre değilse, ibadet olmaz, belki günah olur. Eğer bu, namaz ve oruç da olsa, böyledir. Nitekim, Ramazan Bayramının birinci günü ve Kurban Bayramının her dört günü oruç tutmanın günah ve isyan olduğunu biliyorsun. Hâlbuki, oruç bir ibadettir. Fakat, emir ile olmadığından günah oldu. Şu hâlde, ibadet demek, kişinin kendi kafasına göre namaz kılmak, oruç tutmak değildir. İbadet, İslâmiyetin emirlerine uymak demektir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.