Her şeyin başı doğruluk...

A -
A +

Dil, iyi kullanıldığı zaman saâdete, kötü kullanıldığı zaman felâkete götürür. Lokman Hakîm'e, "Sen bu makama nasıl yükseldin?" diye sorduklarında, "Doğru konuşup, emânete riayet etmekle ve faydasız sözü terk etmekle" buyurdu... Büyükler yalan söylemek icâb ettiği yerde, sözün manasını değiştirerek, doğru söylemeyi tercih etmişlerdir. Muaz ibni Cebel hazretleri, vazifesinden dönünce, hanımı "Bu kadar çalıştın, zekât topladın, bize ne getirdin?" dedi. O'da, "Beni gözeten vardı, bir şey getiremedim" dedi. O, Allahü teâlâyı kastetti. Hanımı ise, hazret-i Ömer'in onu kontrol eden birisini gönderdiğini sandı. Hanımı, hazret-i Ömer'in evine gidip, "Muaz, Resûlullahın ve Ebû Bekr-i Sıddîk'ın yanında emîn idi. Siz niçin onun peşine adam takıyorsunuz?" dedi. Hazret-i Ömer, hazret-i Muaz'dan işin aslını öğrenince güldü ve hanımına vermesi için ona bir miktar hediye verdi... İhtiyâr bir kadına Resûlullah efendimiz, (İhtiyâr kadın Cennete girmez) buyurdu. Kadın, ağlamaya başladı. Bunun üzerine Peygamber efendimiz, (Sen o gün ihtiyar olmazsın) buyurdu. Yâni herkesin genç olarak Cennete gireceğini bildirdi. Böyle şakalar ve kinâyeli sözleri söylemek arada bir olursa câizdir. Ama devamlı olmamalıdır. Bunlara devam etmek, alay etmeye ve fazla gülmeğe sebep olur. Fazla gülmek ise kalbi öldürür. Yalancılık ne kadar kötüyse, doğruluk da o kadar iyi, güzel ve fazîletlidir. Peygamber aleyhisselâma olgunluğun alâmeti sorulduğunda, (Doğru konuşmak ve doğrulukla iş yapmaktır) buyurdu. Hak, sadâkat ve adâlet... Sadâkat (doğruluk) hakkında İslâm âlimleri buyuruyorlar ki: "Dünyada doğru insan görmedim diyen kimse, eğer kendisi doğru olsaydı, doğru olanları bulurdu." "İslâm dini, üç temel üzerindedir. Bunlar; hak, sadâkat ve adâlettir." "Bir insanda üç şey bulunduğu vakit, onun sâlih bir insan olduğu anlaşılır. Bunlar; nefsani arzulardan uzak olmak, Allah rızâsı için doğruluk, helâl ve temiz yemektir." "Günâhların içinde bocalayan kimsenin doğruluğu bulması çok zordur." Her şeyin başı doğruluktur. Her işin nizâm ve intizâmı doğruluk iledir. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: (Tehlikenin doğruluk içinde olduğunu görseniz dahi, doğruyu arayınız! Çünkü doğrulukta kurtuluş ve selâmet vardır.) (Doğru olunuz, doğruluk gerçeği, gerçek de Cennet yolunu gösterir. Bir kimse doğruluktan ayrılmaz, doğruluğu düstur edinirse, Allah indinde o kimse sıddîklardan olur.) Tam sâdık, tam doğru, yâni sıddîk olabilmek için: 1- Doğru sözlü olmalıdır. Zarûret olmadıkça târizli ve imâlı konuşmamalıdır. "Seni yalancı seni..." Hasan-ı Basrî hazretleri, zâlimlerden kaçıp, Habib-i Acemî hazretlerinin bir odasına girip saklandı. Zâlimin zulmünden kurtulmak için yalan söylemek câiz olduğundan, "Soran olursa yok dersin" dedi. Biraz sonra zâlimler gelip sordular: "İçerde" diye cevap verdi. İçeriyi iyice aradılar. Bulamayınca, Habib-i Acemî hazretlerine, "Seni yalancı, seni..." diyerek oradan ayrıldılar. Hasan-ı Basrî hazretleri, "Senin yaptığın uygun muydu?" diye sordu. Habib-i Acemî hazretleri, "Yalan söylemeseydim, ikimiz de helâk olmuştuk. Doğru söylemenin bereketiyle ikimiz de kurtulduk" diye cevap verdi. 2- Doğruluk için niyette ihlâs şarttır. Şayet davranışlarda nefsin arzuları karışırsa, bu niyetten ihlâs kalkar. Bu kimse yalancı olur. 3- Azminde doğru olmalıdır. Meselâ, "Allah bana şu malı verirse veya şu makama geçersem, şu hizmeti yaparım" diyen kimse, o mala veya o makama sâhip olunca, zaruretsiz sözünde durmazsa, azminde doğru değildir. 4- Verdiği sözde durmalıdır. "Cennete gidiyorum!.." Hazret-i Enes bin Mâlik anlatır: "Amcam Nadr'ın oğlu Enes, Bedir Savaşında Resûl-i Ekrem'in yanında savaşa katılamadığına çok üzüldü. Kendi kendine, "Eğer Allahü teâlâ, beni bir savaşa kavuşturursa, bütün gücümle çarpışacağım" diye karar verdi. Ertesi yıl Uhud Savaşına katıldı. Sa'd bin Muaz kendisini gördü ve "Ne o, nereye gidiyorsun?" diye sorduğunda, "Uhud Dağının ardında Cennetin kokusunu aldım. Cennete gidiyorum" dedi. Öyle çarpıştı ki, şehîd olduğunda vücudunda seksen küsûr yara bulundu. 5- Doğru iş yapmalıdır. İçi ile dışın bir olması adâlettir. İçinin dışından iyi olması fazilettir. İçi dışına uymayan insana doğru denmez. 6- Bütün işlerde doğru olmalıdır. Nitekim hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Bir mü'minin kalbi doğru olmayınca, îmânı doğru olmaz. Dili doğru olmayınca da kalbi doğru olmaz.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.