Kibir, kötü huydur ve haramdır. Allahü teâlâyı unutmanın alametidir. Kibirli olan, salih insan olamaz. Kibir her iyiliğe engeldir, her kötülüğün anahtarıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kibir, hakka razı olmamak ve insanları küçük görmektir.)
Hüseyin Hilmi bin Saîd (kuddîse sirrûh) hazretleri buyurdu ki: "Bir büyük zata talebe olan katiyen saygı ve edepten geri kalamaz. Daima saygılı ve edeplidir. İkincisi; katiyen kibirli olamaz. Çünkü bu büyüklerin yanında kendisinin hiç işe yaramadığını görür, anlar ve tevazu sahibi olur..."
ACZİNİ İFADE ETMEK!..
Allahü teâlânın sıfatları değil, bizzat zatı kibirliye düşmandır. Allahü teâlâ "Kibriya ve azamet bana aittir" buyuruyor. "Kibirli olanı asla affetmem yakarım" buyuruyor. Peygamber aleyhissalatü vesselam da, "Kalbinde zerre kadar kibir olan Cennete giremez" buyuruyor...
"Ben kibirli miyim acaba, herhalde değilimdir" diyen o anda kibirlenmiştir! İbadet, aczini ifade etmektir, zillettir. "Ben yokum" denirse belki bir şeyler gelir. Ama kibir varsa, kalbinde "ur" varsa oraya "nur" girmez. Bu ur insanın benliği, nefsi, kendisini beğenmesidir. İnsan nasıl nefsini sevebilir. Allahü teâlânın "sevmeyin" dediği bir mahlûku seven ayrıca Allahü teâlâyı nasıl seviyorum diyebilir? Aile içindeki, iş yerindeki, toplumdaki bütün geçimsizlik ve sıkıntıların kaynağı işte bu kibirdir...
***
Kibir, insanı, Allahü teâlânın bütün emirlerine muhalefete sevk eder. Çünkü kibirli insan, başka birinden hak ve hakikati duysa, onu kabul etmek istemez, hemen karşı çıkar. Dinî konularda bile münazara edilse, hemen inkâra kalkışır. Hatta hakkı, karşıdakinin dilinden duysa hemen çeşitli yollardan, doğru olduğunu bilse bile onu çürütmeye çalışır...
Peki, insan niçin kibirlenir? Sebepleri şunlardır: İlim, ibadet, soy, güzellik, kuvvet, servet, mevki, yakınların çokluğu...
Din büyükleri buyuruyor ki: "İlim silah gibidir. Düşman elinde zararı, dostun elinde faydası olur. Yani ilim, kibirlinin kibrini, tevazu ehlinin tevazuunu artırır. İlmi ile kibirlenmek, büyük felakettir... İbadeti sebebiyle kibirlenmek de büyük felakettir. Bunun için 'Çok ibadet edenin, kibirden kurtulması zor olur' buyurulmuştur... Soyu ile övünmek ahmaklıktır. Kabil, Hazret-i Âdem'in oğlu idi. Babasının Peygamber olması, bunu küfürden kurtaramadı... Güzellik yüzünden kibre düşmek daha çok kadınlarda görülür. Başkalarını ayıplamaya, küçük düşürmeye ve gıybete vesile olur. Halbuki güzellik, insanda kalıcı değildir, er geç gider. Geçici olan şeyle kibirlenmek, ahmaklıktır. Kibredenin güzelliği, gübrelikte biten gül gibidir... Gücü, kuvveti ile kibretmek de, cahilliktir. Çünkü hayvanların kuvvetleri, insanlardan çok fazladır. Mesela bir insan fil kadar kuvvetli olamaz. Kuş gibi uçamaz. Hayvanlar, bir bakımdan insandan üstündür. Hayvanlarda da bulunan üstünlüklerle kibirlenmek elbette uygun olmaz... Çok zengin olmak da üstün olmayı gerektirmez. Karun'un çok malı vardı. Malı ile beraber kahrolup gitti... Akraba ve tanıdıklarının çokluğu ile üstünlük taslamak da yanlıştır. Bir kimsenin kendisi iyi değilse, bütün dünya onun akrabası olsa ne çıkar?.."
"Hâlim nice olurdu?!."
Evliyaullahtan bir zat vardı. Ramazan ayında talebeleriyle birlikte bir şehre gitmek için yola çıktılar. Şehre yaklaştıklarında akın akın insanların kendilerini karşılamak üzere yollara döküldüklerini gördüler. Mübarek zat, hemen çıkınından kuru ekmeğini çıkararak ağzına attı. Bunu gören ahali;
-Biz de bu zatı, âlim bir velî bilirdik! Şu mübarek ramazan ayında oruç tutmuyor, üstelik açıktan yiyor. Böyle biri ile konuşulur mu hiç? diyerek dağıldılar...
Bu mübarek zatın talebeleri hocalarına, yaptığı hareketin sebeb-i hikmetini sorduklarında, onlara şu ibretli cevabı verdi:
-O kadar insanın bizim için yollara döküldüğünü gördüğümde kalbime kibir ve büyüklenme gelmesinden korktum, onların gözünden düşüp nefsimi aşağılatmak için bunu yaptım. Ekmeği ısırdım ama yutmadım. Herkes ekmeği yediğimi sandı. Kalbime kibir yerleşerek Allahü teâlânın gazabına sebep olsaydım, hâlim nice olurdu?..