Numan ismindeki genç müderris, Ankara'daki Kara Medresede talebe yetiştiriyordu. Ancak onun bir sıkıntısı vardı!..
On dördüncü asırda, Ankara'nın Çubuk Çayı üzerinde Zülfadl (şimdiki adıyla Solfasol) adında bir köyü, burada da Numan isminde; ilim aşkıyla yanıp tutuşan bir genç vardı...
Genç Numan, Ankara'da ve Bursa'da bulunan âlimlerin derslerine katılarak; tefsîr, hadîs, fıkıh gibi din ilimlerinde ve o zamanın fen ilimlerinde kısa zamanda çok iyi yetişti. Ve gün geldi, kendisi de Ankara'da Melîke Hâtun'un yaptırdığı Kara Medrese'de müderrislik yaparak talebe yetiştirmeye başladı...
İlimdeki bu üstünlüğüne rağmen Müderris Numan'ın rûhunda bir sıkıntı vardı. O, bu sıkıntıdan ancak bir mürşid-i kâmilin huzûruna varmakla kurtulabileceğini biliyordu... Nitekim bir gün yanına birisi geldi ve aralarında şu konuşma geçti:
-Ben Şücâ-i Karamânî'yim. Kayseri'den senin için geldim. Sana bir haberim ve davetim var.
"Git Engürü'de (Ankara) Kara Medrese'de Numan adında bir müderris vardır. Ona selâmımı ve davetimi söyle. Al getir. O bize lazım" dedi...
Oraya varır varmaz "Somuncu Baba" diye meşhûr Hamîdeddîn-i Velî ile bir Kurban Bayramı’nda buluştular. O zaman Hamîd-i Velî; "İki bayramı birden kutluyoruz" buyurarak, Nûmân'a "Bayram" lakabını verdi...
Somuncu Baba, Numan ile baş başa sohbetlere başlayarak, onu kısa zamanda olgunlaştırdı. Zâhirî ve bâtınî ilimlerde yüksek derecelere kavuşturduktan sonra ona;
Bu mübarek zat, Anadolu'da çok talebe yetiştirdi. En meşhur talebelerinden biri de, Fatih Sultan Mehmed Han'ın hocalarından Akşemseddin hazretleridir.
Hacı Bayram-ı Velî hazretleri, 1429 (H. 833) senesinde Ankara'da vefât etti. Türbesi, kendi ismiyle anılan câminin hazîresindedir. Allahü teala şefaatlerine nâil eylesin. Âmin...