Namaz kılan gencin kıymeti...

A -
A +

Namaz, Âdem aleyhisselamdan beri her dinde var idi. Kimine sabah namazı, kimine akşam namazı olmak üzere her ümmete bir vakit farz idi. İşte bu, her ümmete ayrı farz olan namazlar, Muhammed aleyhisselamın ümmetine hepsi birden farz oldu... Resulullah Efendimiz bu hususta şöyle buyurdu: "Ey ümmet ve eshâbım! Tamamiyle edâsına riâyet olunan namaz, Allahü teâlânın hoşnut olduğu bütün amellerin en efdalidir. Peygamberin sünnetidir. Meleklerin sevdiğidir. Rızkın bereketidir. Duânın kabûlüdür. Melek-ül mevt (Azrail aleyhisselam) arasında şefâ'atçıdır. Kabirde ışıktır. Münker ve Nekir'e cevaptır. Kıyâmet gününde üzerine gölgedir. Cehennem ateşi ile kendi arasında siperdir. Sırat Köprüsü'nü yıldırım gibi geçiricidir. Cennetin anahtarıdır. Cennette başına taçtır. Allahü teâlâ mü'minlere namazdan ehemmiyetli bir şey vermemiştir. Eğer namazdan efdâl bir ibâdet olsaydı, en önce mü'minlere onu emrederdi. Zîra meleklerin kimi ayakta, kimi rükü'da, kimi secdede, kimi de teşehhüddedir. Bunların hepsini bir rek'at namazda toplayıp mü'minlere hediyye verdi. Zîra, namaz îmânın başı, gözün nûru ve Cehennemden kurtarıcıdır." GÜZELLİĞİ KENDİNDENDİR!.. Namaz, çirkin, kötü ve yasak olan şeylerden insanları meneder. Günâhların kefâretidir. Güzelliği, diğer ibâdetlerden ayrı olarak, îmân gibi kendindendir. Kendisinde, en ziyâde ibâdetleri toplayan ve insanı Cenâb-ı Hakka en ziyâde yaklaştıran bir ameldir. İmâm-ı Ca'fer-i Sâdık radıyallahü anh sekerât hâlinde, vefat halindeyken doğrulup, "Hemen buraya toplanın, son sözümü söyleyeceğim" diyor. Oradakilere; "Sakın namazı ihmal etmeyin. İster talebem olsun, ister akrabam olsun namazını kılmayana ceza var" deyip Kelime-i şehâdet getirip vefat ediyor. Genç yaşta Allah diyen, tövbe eden, namaz kılan bir Müslüman o kadar kıymetlidir ki, Silsile-i aliyye büyüklerinden Şah-ı Nakşibend hazretleri buyurdu ki: "Allahü tealanın rızasına kavuşmak için, genç yaşta Allaha tövbe eden, namaz kılan bir gencin ayağında bir kıl olsam bana yeter..." Tekkeler kapandıktan sonra, Abdülhakîm Arvâsî hazretlerine sormuşlar: -Efendim, bundan sonra artık evliyâ yetişmez mi? Buyurmuş ki mübârek: -Bu zamanda kim haramdan sakınırsa, kim namazını kılarsa işte o, evliyâdır... Büyük İslâm âlimi Hüseyin Hilmi bin Saîd (kuddîse sirrûh) buyurdu ki: "Rabbimize nasıl şükretsek azdır. Bütün dünya keşmekeş içinde, karmakarışık. Rabbimiz bize îmân ihsân ettiği gibi, ibâdet etmek de nasîb etti. İbâdetlerin en kıymetlisi nedir? Namâz. Namâz kılmak, niçin kıymetli? Çünkü namâz, her gün bize Allahü teâlâyı hâtırlatıyor, kalbimize getiriyor. Allahü teâlâyı hâtırlamak, zikirdir. Zikir, hâtırlamak demektir. Allahü teâlâyı zikretmeye sebeb oluyor beş vakit namâz. Hem beş kerre hâtırlatmıyor ki. Daha çok hatırlatıyor. Nasıl? 'Namâza ne kadar var?' veya 'Namâza bir sâat var' yâhut 'Ezâna yarım sâat kaldı', 'On dakika kaldı...' gibi şeyler konuştukça veya hâtırladıkça, Allahü teâlâ hâtırlanıyor... Namâz, günde beş kerre; ama bakın her birinde kaç kere hâtırlanıyor. Yâni Allahü teâlâ zikredilmiş oluyor. Onun için ibâdetlerin en kıymetlisi namâzdır." Musîbet!.. İsa aleyhisselam havarileriyle birlikte giderken bir köye gelirler. Bir de ne görsünler? Köyün ortasında bütün insanlar ölmüş. Hiç canlı yok. İsa aleyhisselam der ki: -Bu bir gazabı ilahidir. Eğer hastalık olsa bunlar tek tek ölürlerdi. Madem toptan öldüler, buraya bir belâ, bir musibet gelmiş. Havariler derler ki: -Ya Nebiyallah! Sen ölüleri bi iznillah dirilten bir nebisin, çağır birini de sor bakalım ne yapmışlar? Hazreti İsa; -Tamam, der. Orada yatan birini işaret ederek; -Ey mevta gel buraya! der. Seslendiği ölü, kalkıp gelir. Ona; -Otur bakalım, der bu ne haldir? Adam, Hazret-i İsa'ya şu ibretli cevabı verir: -Ya Nebiyallah! Biz, çok takva ehli, çok dindar, çok iyi ahlak sahibi kimselerdik. Zamanla bizim kalbimiz dünyaya yöneldi. Namazı terk ettik, orucu terk ettik, bütün emirleri bıraktık, yalnız parayı düşündük. Ahireti unuttuk, Allahı unuttuk, Peygamberi unuttuk. Sonra, hepimiz eğlenmek için, oynaşmak için buraya toplandık. Bir musibet geldi ve gördüğünüz gibi hepimiz öldük...