Şefâ'at yâ Resulallah!..

A -
A +

Şefâ'at; günâhı olan mü'minlerin günâhlarının affedilmesi, günâhı olmayanların da daha büyük derecelere erişmeleri için Peygamberle sâlih kulların Allahü teâlâya yalvarıp, aracı olmalarıdır. Kıyâmet günü önce Peygamberler, sonra sâlih kullar, yâni evliyâ, Allahü teâlânın izni ile, günâhı çok olan mü'minlere şefâ'at edecektir... Şefâ'at haktır. Kıyâmet günü her Peygamber şefâ'at edecektir. Sonra şehidler, sonra sâlihler, sonra Kur'ân-ı kerîmi tecvîd ile teganni etmeden ve Allah rızâsı için okuyan hâfızlar ve küçük çocuklar şefâ'at ederler. Kur'ân-ı kerîmde birçok âyet-i kerîmeler, şefâ'at etmek için, izin verileceğini, kâfirlere ise şefâ'at edilmeyeceğini bildirmektedir. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "Kıyâmet günü Allahü teâlânın izni ile, iyiler, kötülere şefâ'at edecek, araya gireceklerdir. Peygamber efendimiz, (Şefâ'atim, ümmetimden, günâhı büyük olanlaradır) buyuruyor. Kâfirler, hesaptan sonra, Cehenneme girecek, Cehennemde ve azâbda ebedî kalacaklardır. Mü'minler, Cennette ve Cennet ni'metlerinde sonsuz kalacaklardır. Günâhı, sevâbından çok olan mü'minlerden, Cehenneme girip, günâhlarına karşılık, bir müddet azâb görenler olacaksa da bunlar, Cehennemde sonsuz kalmayacaklardır. Kalbinde zerre kadar îmân olan bir kimse, Cehennnemde sonsuz kalmayacak, rahmet-i ilâhiyeye kavuşarak Cennete girecektir." İHTİYARLARIN KIYMETİ... Günâhkâr mü'minlerden bir kısmı Cehenneme girmeyi hak ettikleri zaman, Peygamberlerin, sıddîkların, âlimlerin, sâlihlerin ve kendi katında ma'nevi değeri olan her zâtın, şefâ'atini, Allahü teâlâ kabûl eder. Bu gibiler de, kendi ailelerine, yakınlarına, dostlarına, tanıdıklarına şefâ'at ederler... Ailedeki ihtiyarların da kıymetini bilelim. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlâ 90 yaşına gelen Müslümanın, geçmiş ve gelecek günahlarını mağfiret eder ve kendisini aile halkına şefâ'atçi kılar ve bir münadi ona, "Bu, dünyada Allahü teâlânın himayesine girmiş bir kimsedir" diye seslenir.) Peygamber efendimiz âhirette, herkesten önce şefâ'at edecektir. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: (Her Peygamberin makbûl bir duâsı vardır. Ben duâmı âhirette ümmetime şefâ'at için bıraktım.) (Ümmetimden, Ehl-i beytimi sevenlere şefâ'at edeceğim.) Şefâ'atçi çoktur... Allahü teala kime müsaade ederse şefa'at edeceklerdir. Mesela âlimler... Dünyadayken onların kıymetini bilmelidir. Zîrâ kıyâmet günü bizlere şefâ'at edecektir... Dört Halîfe; Hazret-i Ebû Bekir, hazret-i Ömer, hazret-i Osman ve hazret-i Ali şefâ'at edecektir... Çocuk yaşta ölenler, ana-babasına şefâ'at edeceklerdir. Ve Kâbe... O da kendisini ziyaret edenlere şefâ'at edecektir... Ancak şu var ki; şefâ'ate güvenerek günâhlara dalmak, bir hastanın, akrabasından olan bir doktora itimat ederek, kendisini tehlikelere atmasına benzer. Zîrâ doktor, her hastalığı değil, bazı hastalıkları tedâvi edebilir. Artık doktora güvenerek, hastanın zararlı yemekleri yemesi câiz olmaz. İşte, Peygamber ve sâlihlerin, yakınlarına yapılacak şefâ'atlerini de bu şekilde düşünmelidir. Onun için daima korkmak lâzımdır. Nitekim Eshâb-ı kiram bu korkuyu bir ân olsun gönüllerinden çıkarmamışlardır... "Ey Kâbe!.." Kıyâmet günü, Allahü teâlâ, Kâbe'ye yetmiş bin melek gönderir. Kâbe'yi mahşer yerine davet eder. Kâbe, -Dileğim kabûl edilmedikçe, mahşer yerine gelmem, der. Melekler; -Ne istersin?, diye sorarlar. Kâbe de; -Beni ziyârete gelenlerin bağışlanmalarını ve diğer ziyâretçilerimin de bu dehşetten emin olmalarını isterim, diye cevap verir. Bunun üzerine Allahü teâlâ; "Ey Kâbe, dileğin kabul oldu, artık mahşer yerine gel!" buyurur. Kâbe mahşer yerine gelerek, Resûl-i Ekrem'e; -Yâ Resûlallah, beni ziyârete gelmeyenlere sen şefâ'at et, beni ziyârete gelenlere de ben şefâ'at edeyim, diye arz eder...