"Silsile" kelimesi, "Birbirine bağlı, birbiriyle ilgili şeylerin oluşturduğu dizi, sıra, halka" anlamına gelir. Mürşid-i kâmil yani âlim ve evliya olan zatlar, yetiştirdikleri ve artık başkalarını yetiştirebilecek hâle gelen talebelerine, halifelik ve icazet verirler. Sonra onlar da talebe yetiştirip, onlar da yetişen talebelerine böyle icazet verirler. Böylece, "âlimler silsilesi" meydana gelir. Bu halka, Peygamber efendimize kadar ulaşır...
Behaeddin-i Buhari, İmam-ı Rabbani, Mevlâna Halid-i Bağdadi gibi zatların da içinde bulunduğu silsileye, (Silsile-i aliyye) yani "yüksek silsile" denmiştir. (Silsilet-üz-zeheb) yani "altın silsile" de denir.
Hocasız, icazetsiz, İslam âlimi olmaz. Mutlaka Resulullaha dayanan bir silsilesi olur. Mesela, İmam-ı Rabbani ve Abdülkadir-i Geylani hazretleri gibi her Ehl-i sünnet âliminin, Peygamber efendimize kadar bütün hocaları bellidir. Ancak böyle bir zata bağlanılır ve Onun kitapları okunur. Yazdıkları doğru bile olsa, rastgele kimselerin kitapları okunmaz. Böyle bir zat bulamayan, yine böyle yetkili olan, yani silsilesi belli ve icazet sahibi olan bir âlimin yazdığı kitapları okuyarak, onu kendine rehber kabul etmelidir.
İmam-ı Rabbani hazretleri daha dört asır önce buyuruyor ki:
"Bu yüksek yolun yolcuları garip oldular, azaldılar. Şimdiki tarikatçıların yoluna bid’atler karıştığı ve bu yolu bozdukları için, Resulullahın sünnetine sarılmış olan büyükler, tanınmaz oldu. Bu bilgisizlikten dolayı, çoğu da, kısa görüşlü oldukları için, bu yüksek yola bid’atler karıştırdılar. Milletin kalblerini bu bid’atlerle kazanmaya çalıştılar. Böyle yapmakla, İslam dinini olgunlaştırdıklarını sandılar. Bunlar, bu yüksek yolu yıkmaya, uğraşıyorlar." (2/62)
Silsile-i aliyye büyüklerinin isimlerini okumak çok faydalıdır. Özellikle şu üç faydası vardır: 1- Feyiz gelmesine sebep olur. 2- Sıkıntı ve üzüntüyü giderir, ferahlandırır. 3- İhtiyaçların ve isteklerin hâsıl olmasına sebep olur.