Osmanlı'nın
ilk zamanlarında Hazine teşkil edilmemişti.
Padişahların; cizye, harp ganimeti ve madenlerden başka bir geliri
yoktu. Bir gün...
Din
büyükleri buyuruyor ki: Haram yiyen insandan keramet de hizmet de
beklenmez, böyle şey olmaz, mümkün de değildir. Helal lokma, kalbi
nurlandırır, insan daha kolay ibadet eder. Haram lokma ise, insanı
şeytanın oyuncağı yapar...
Helâl lokma yiyenin, eli kolu bağlansa, yine ibadete koşar. Haram yiyen ise ibadetten soğur. Çünkü dinimiz, (Haram ateştir) diyor. Ateşte yanan bir insan, ibadete nasıl koşar?
İşte
Osmanlı sultanları, dinin emir ve yasaklarına uymada; İslamiyet'e
hizmette, Abbasi, Emevi ve diğer İslam devletlerini geçmiş, bu
hasletleriyle de tarihte şan ve şöhret bırakmışlardır. Osman Gazi'den
son sultana kadar hepsi İslamiyet'e bağlı, saygılı idiler. Bütün Osmanlı
sultanları yüksek din ve fen ilimlerinde devrin en iyi hocalarından
ders alarak yetiştirilmiştir... Sadece şu hadise bile onların
büyüklüğünü anlatmaya yeter...
Fâtih Sultan Mehmed Hân'ın
babası Sultan II. Murad Han zamanında, henüz Osmanlılarda "Hazine"
teşkil edilip saraya tahsisat ayrılmamıştı. Hâl böyle olunca, Padişahlar
da çok zaman parasız kalabiliyordu.
Fazlullah Paşa bir gün, II. Murad Han'ın Çandarlı Halil Paşa'dan borç para istediğini görüp dedi ki:
-
Sultanım, Padişahın vezirlerden, sağdan soldan para istemesi yerinde
olmaz. Müsaade buyurursanız bir Hazine teşkil edilsin ve oradan saraya
tahsisat ayrılsın.
Fazlullah Paşa'yı dinleyen Sultan Murad Han sordu:
- Peki, bu parayı nereden temin edeceksin?
Paşa, bu soruya şöyle cevap verdi:
- Sultanım çok zenginimiz var, bir fermanla onlardan mal toplamak mümkündür.
Sultan Murad Han birden celallendi ve tarihe geçen şu sözleri söyledi:
-
Bu nasıl sözdür Paşa! Böyle bir şeyi nasıl teklif edersin! Bizim
idaremizde üç helal lokma vardır. Biri Madenler, biri Cizye, biri de
Savaş Ganimetleridir... Bizim askerimiz gazi askerlerdir. Bize ve onlara
helal lokma gerekir. Bir Padişah ki askere haram lokma yedirir, o asker
artık harami olur. Haraminin sebatı olmaz. Küçük bir mukavemetle
karşılaşsa hemen firar eder, kaçar. Sonrası ise malumdur!..