Geçen cumartesi günü (11 Mayıs) receb ayı ile birlikte "Üç Aylar" başladı. Yarın da Regâib Kandilidir... Mübârek günler, aylar ve geceler, insanlar için çok büyük kazançlara vesile olan fırsatlardır. Üç ayların ilkinin adı olan receb, "Tercib" kelimesinden gelmektedir. Bu da tazim ve hürmet manasına gelir. Allahü teâlâ, bu ayda oruç tutanların, bu aya saygı gösterenlerin günahlarını affeder, çok sevap ve üstün dereceler ihsan eder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
"Bir kimse, Allahü teâlânın ayı olan receb ayında, bir mümin kardeşini gam ve üzüntüden kurtarırsa, Allahü teâlâ, ona Firdevs'te gözünün görebildiği kadar büyük bir köşk ihsan eder. Uyanınız, kendinize geliniz ve receb ayına hürmet ve ikram ediniz ki, Allahü teâlâ da size ikram ve ihsan etsin."
Zünnun-i Mısrî hazretleri buyurdu ki:
"Receb tohum ekme, şaban sulama, ramazan ise, hasat ayıdır. Yani ekip suladığını biçip toplayacak bir aydır. Herkes ektiğini biçer. Amelinin, ibadetinin karşılığını alır. Tohum ekmeyen, hasat mevsimi gelince pişman olur."
MAĞFİRET AYI
Din büyükleri buyurdu ki:
"Yıl, ağaç gibidir. Receb ayı, ağacın yapraklı olduğu, şaban meyveli, ramazan ise, meyvesinin toplanacağı zaman gibidir. Receb, Allahü teâlâdan mağfiret, şaban şefaat, ramazan sevapların kat kat olduğu aydır."
Receb ayının ilk cuma gecesine (Regâib Gecesi) denir. Receb ayının her gecesi kıymetlidir. Her Cuma gecesi de kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, dahâ kıymetli olmaktadır...
Hüseyin Hilmi bin Saîd (kuddîse sirrûh) hazretleri buyurdu ki:
"Regâib demek, ihsân demektir. Allahü teâlânın merhameti ve ihsânı, bu gece, her zamânkinden daha fazladır. Bu gecede, bu günde yapılan duâları Allahü teâlâ reddetmez. Regâib, Allahü teâlânın merhamet deryâsının açıldığı bir gün. Bu gün, bu gece duâ edip Rabbine yalvaranların bütün günahları affolur. Elimizden geldiği kadar bugün okuyacağız. Hiçbir şey bilmeyen Fatiha ve İhlas suresini okusun. Ölülerimize gönderelim. Allahü teâlâ duâları kabul buyuruyor. Ama yalnız kendimize etmeyeceğiz. Bütün müminlere edeceğiz, ölülerimize, babalarımıza, dedelerimize de duâ edeceğiz... Bu günler, bu geceler hürmetine, Allahü teâlâ onları affeder inşallah. Kabir azâbı çok şiddetli. Bizim bir Fâtiha okumamız, dünyâyı vermekten daha makbûl olur onlara..."
***
"Üç Aylar"ınız ve Regâib Kandiliniz mübârek olsun efendim...
Baba bedduası!..
Resûlullah efendimizin mübarek torunu Hazret-i Hüseyin, bizzat kendisinin yaşadığı bir hadiseyi şöyle anlatır:
"Kâbe'yi tavaf ederken yanık sesle dua eden bir kimsenin sesini işittik. Babam bunu çağırmamı emretti. Sağ tarafı felç olmuş biri idi. Ona dedim ki:
- Sen kimsin, bu hâlin nedir?
- Ben Menâzil bin Lâhık'ım. Çalgı çalmakla, şarkı söylemekle şöhret salmış, "Arabistan'ın Artisti" dedikleri bir kimseydim. Hep nefsin arzuları peşinde koştum. Recep ve şaban aylarında bile bu günahlara devam ederdim. Babam, beni bu günahlardan kurtarmaya çalıştı. Ancak, benim nasihate hiç tahammülüm yoktu. Babamı dövdüm. Üzüntülü ve kırık kalble;
-Bu aylarda oruç tutar, geceleri ibadet ederim. Beytullaha gidip şerrinden korunmak için Allahü teâlâdan yardım dilerim, dedi.
Bir hafta oruç tutup Kâbe'ye giderek, "Ey Rabbim, hakkımı oğlumdan al, onu felç et" diye dua etti. Henüz duası bitmeden sağ tarafım felç oldu. Bunu görenler, bana "Baba bedduasına uğramış kişi" derler.
- Peki, baban bu hâline ne dedi?
- Babamdan af ve özür diledim. Onun da babalık şefkati galip gelerek beni bağışladı. Ancak, beddua ettiği yerde, bu sefer şifa bulmam için hayır dua etmek üzere Beytullaha gelirken, yolda vefat etti. Şimdi çaresizim...
Babam (Hazret-i Ali) bu gence dua etti. Receb ayında yaptığı bu dua bereketiyle Allahü teâlâ ona şifa ihsan eyledi..."