Olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonlarının bulunduğu greko-romen güreş kampındaki sporcularımızın iç dünyalarını, muzipliklerini ve özelliklerinin bir kısmını size aktarmadan önce kampta bulunan 30 güreşçiden 9'unun üniversite mezunu, 17'sinin üniversiteye devam ettiğini, 2'sinin liseyi yeni bitirdiğini ve 2'sinin de lise mezunu olduğunu bilmenizi istedim. Uzun yıllar birarada olan güreşçilerimiz, olimpiyat amaçlı Sarıyer kampında ağır antrenman programına rağmen neşelerinden bir şey kaybetmiyorlar. Alın size birkaç örnek... Bakın kim kiminle, nerede, neler yapıyor... Kahvaltı salonuna her zamanki gibi ilk giren Yekta... Yekta Yılmaz Gül'ü kesinlikle Fatih Bakır takip eder, sonra Fatih yaptığı en iyi işi yapar... Yani uyur... Ayrıca Fatih'in en belirgin özelliği, konuştuğu zaman onu kampın her yerinden duymak mümkün. Kaptan Hamza yine çıraklarını doldurmuş arabaya, internet cafeye counter oynamaya gidiyor. Çekişmeleri o kadar büyük ki, tüm kampın dilinde. Kaptan gerçekten tüm sporcular tarafından seviliyor. Bir de kampta ilk gazete okuma rekoru Hamza'dadır. Bayram her zamanki gibi çay ocağının başında, demleyip, demleyip içiyor... Bu arada en samimim arkadaşı Şeref Eroğlu olmasına rağmen, ağır siklet Yekta ile de hatırı sayılır bir arkadaşlığı vardır. Daha öncede Şaban Donat ve Ercan Yıldız'ın olduğu gibi. Şimdi Federasyon Başkanı Osman Şansal'ın da kamplarda en samimi arkadaşı 48 kiloda Ömer Esmer idi... Koridorda yürürken har an Şeref Tüfenk'in sesini duymak mümkün. Yine odada biriyle Şeref Eroğlu ustasından gördüğü bir tekniği uygulamakla meşguldür. Kampın en ilginç simalarından biri de hiç kuşkusuz Nazmi Avluca'dır... Oturma salonunda kendi kendine karşılıklı satranç oynuyordur, bu arada kendini yenmesi en az iki saat sürüyor... Laf aramızda bu kampta ona birşeyler oldu, her antrenmana 10 dakika önce geliyor. Bir de Seçkin Saruhan hoca ile Macidov Kamandar'ın iddialı tavla savaşlarında en büyük zevki ikisinide kızdırmak oluyor... Salonun diğer köşesinde ise çok değerli şahsiyet, mümtaz insan Şeref Eroğlu yine Seçkin hoca ile koyu bir muhabbet içerisinde. Ne mi yapıyorlar; her zaman olduğu gibi ata sporu güreşin problemlerini masaya yatırmışlır, geleceğe umutla bakıyorlar. Bu arada Şeref'in bir sözü kulağımda, "Hocam vatanını seven en çok hizmet edendir" bu sözler hiç aklımdan çıkmıyor... Neyse biz yine kampa dönelim isterseniz. Eğer herhangi bir konuda bilginiz yoksa 15 numaraya gitmeniz yeterli. Kampın ayaklı gazetesi Eshat Yanar'ın odası... Ya bünyamin ve Erkan'ın yıllardır kamplarda Denizli GEM'de ve Tedaş'ta sürekli aynı odada kaldıkları ve ikisinin de kısa zaman aralıkları ile evlendikleri, bir gün bile kavga etmedikleri malum, dostluk bu olsa gerek... Kampın renkli simalarından Mahmut Altay'a bakmak yeterli, neden? Morali bozuk olanlar onun askerlik anılarından yalnızca bir tanesini Erzurum şivesiyle dinlediklerinde moralleri maksimuma çıkıyor... Bu arada koridordan bir esinti geldi. Herhalde Mehmet Özal yine soğuk bir espri yaptı... Muhammet Yücedağ ise yine kampın ilk günü kaybettiği kırmızı tişörtünü arıyor... Odanın birinden çaaat diye bir ses geliyor... Hüseyin Akburu yine bir ayna kırdı... Tarkan'a benzemek için bu sefer amuda kalktı herhalde... Güreşçilerin ortak düşünceleri de kanımca aşağıdaki gibidir... Ah ah bu günlerde antrenmanlar o kadar yoğun ki, gece tüm sporcular kâbus görüyor. Herkesin gördüğü kâbus da aynı... Yeni Azeri hoca Macidov'un sesi: "Heminiz durun... Kabağa doğru, benim için döğül, özünüz için aparın..."