Kırkpınar kültürdür

A -
A +

Değerli güreş severler,bu haftadan itibaren Kırkpınar ile ilgili bir diziye başlayacağız. Bu yıl dünyanın çeşitli ülkelerinden katılımcılar bekleniyor. Basından da rekor bir katılım olacağı gelen haberler arasında. Onun için başta Federasyon olmak üzere Belediye ve diğer yetkililer bir araya gelmeli. Kırkpınar'ın ülke tanıtımına çok önemli katkı yapacağı şüphesiz. Aksaklıklara meydan verilmemeli. Halk orada yatanların "Kırklardan" (ermiş) olduğuna inanır. Yöreyi Kırkpınar diye adlandırır. Orada, ölen kişilerin anısına güreş tutulmaya başlanmış, zamanla gelenekselleşmiş ve Kırkpınar Yağlı güreşlerine dönüşmüştür. Kırkpınar, Edirne'de her yıl binlerce güreş severin geldiği ve dünyanın dört bir tarafından ziyaretçi akınına uğrayan bir güreş şenliği. Kırkpınar, yalnızca bir güreş değil, kentte yaşamı da etkileyen bir olay. Bu yıl 646. kez yapılacak Kırkpınar güreşleri, efsanevi bir kökene dayanır. Bu büyük organizasyona katılan yüzlerce pehlivanın hayallerinde yatan ise altın kemeri takabilmek. Altın kemeri beline dolayan isim, meydanın en güçlü yiğidi olarak omuzlarda selamlanır. Şu anda efsane güreşçi Ahmet Taşçı aktif başpehlivan olarak bu rekoru elinde tutuyor. 7 asrı bulan ve her yıl tekrarlanan Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nin, son yıllarda Türkiye'deki pek çok yağlı güreş organizasyonuna ilham kaynağı oluşturduğu da göze çarpıyor. Çünkü, adeta Kırkpınar'la özdeşleşen altın kemer, diğer güreşlerde de verilmeye başlandı. Sarayiçi'ndeki coşkulu hava, belki de daha organize olmuş haliyle son bir kaç yıldır Anadolu'nun çeşitli mekânlarında gerçekleştirilmeye çalışılıyor. KIRKPINAR EFSANESİ 1349 yılında Orhan Gazi'nin Rumeli'yi ele geçirmek için düzenlediği seferler sırasında, kardeşi Süleyman Paşa kırk askerle Bizanslılara ait Domuz Hisar'ı salla karşı kıyıya geçer. Baskınla burasını ele geçirirler. Kırk kişilik öncü birlik geri döner ve şimdi Yunanistan'ın topraklarında kalan Samona'da mola verir. İşte bu sefer sırasında gruptaki askerler, mola verdikleri burada güreşe tutuşurlar. Saatlerce süren güreşlerde, adlarının Ali ve Selim olduğu rivayet edilen iki kardeşin bir türlü yenişemedikleri görülür. Daha sonra bir Hıdırellez gününde Edirne yakınlarındaki Ahı köy çayırında aynı çift yeniden güreşe tutuşurlar. Bütün bir gün güreşmelerine rağmen yine yenişemeyen kardeş pehlivanlar, gece boyunca da mum ve fener ışığında mücadelelerini sürdürmeye devam ederler. Ancak bir an gelir ve solukları kesilerek oldukları yere düşüp can verirler. Arkadaşları bu iki cengaveri aynı yerdeki bir incir ağacının altına gömerek oradan ayrılırlar. Yıllar sonra iki pehlivanın mezarlarının bulunduğu yerde gür bir pınar görürler. Halk orada yatanların "Kırklardan" (ermiş) olduğuna inanır ve yöreyi Kırkpınar diye adlandırır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.