Bu haftaki yazıma, federasyonların karne notlarını hazırlayan, Sportif Değerlendirme Kurulunun toplandığını ve artık topun Bakan M. Ali Şahin de olduğunu belirterek başlıyorum. Bakan'ın geçen hafta güreş liglerinin canlı olarak televizyondan verileceğini deklare ettiğini benim gibi siz de basın aracılığıyla duydunuz. Son yazımızda; güreş liglerine ilgi olmamasından yakındık. Haklıyız, ancak bu liglerin ilgi görmesi ve medyanın da ilgisini çekebilmesi için öncelikle kendi değerini oluşturması gerekiyor. Güreş Federasyonu gerçek anlamda ligler hakkında herhangi bir medya bilgilendirmesi ne yazık ki yapmıyor. Basın liglerle ilgili tek tük haberleri Anadolu Ajansı'ndan takip etmeye çalışıyor. Her hafta düzenli bir bilgi akışı sağlanamadığı içindir ki, bırakın konuya uzak medya organlarını, konuyla ilgilenmek isteyenler için bile bilgiye ulaşmak tam bir ıstırap. TV yayınları konusuna gelince; Türkiye'de özel televizyonlar kâr etmeyecekleri hiçbir yayını almıyor. Çünkü hepsi ticaret mantığıyla yönetiliyor. Bırakın ata sporunu, bu ülkede çok ilgi gören basketbol ligi bile yayıncı kuruluş bulamıyor. Maçlar komik paralar karşılığı zar zor yayınlanabiliyor. Bu ligde Efes Pilsen, Ülker gibi dev kulüpler var; buna rağmen durum ortada... Hal böyle olunca güreş ligini bir özel TV'nin yayınlaması ancak sponsor desteğiyle mümkün olabilir. Yani parayı verecek bir firma veya kuruluş bulacaksınız; o bir TV şirketine ödemesini yapacak... O zaman belki yayın şansı olabilir. Diğer alternatif ise TRT kanalları. Fakat şu kadarını söyleyebilirim, TRT'nin de bakışı çok farklı olmayacaktır. TRT 1 veya TRT 2'de yayın çok zor. Hatırlarsınız koskoca Akdeniz Oyunları'nı bile bu kanallardan vermediler. TRT 3'ten yayınlayacaklar, o da bir işe yaramayacak. Reklam yok, sponsor yok, tanıtım yok. Böyle olunca geniş kitlelere ulaşılmış olmayacak. Yani yine kendimiz çalıp, kendimiz söyleyeceğiz... Bir başka konuya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Güreş liglerinde hiç kamu kesimi, KİT veya belediyeler dışında gerçek bir spor kulübü var mı? Yok. Üç büyüklerin hiçbiri yok. Dolayısıyla kitlenin ilgisini çekecek bir vesile de yok... Çekişme yok, şampiyonluk adına heyecan yok... Kamu kesimi bu spor ölmesin diye hükümet destekli yardım yapıyor. Belediyelerin bu işe neden girdiklerini hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu hafta da basın ilgisizdi... Düşünüyorum da 'Güreşiyorum' olmasa hiç güreş haberi olmayacak galiba! Sonuçta ata sporumuz güreş, şu haliyle ancak olimpiyat, dünya ve Avrupa şampiyonaları olunca hatırlanan, madalya deposu olarak umut bağlanan, bu dönemler geçince de unutulan bir spor dalı olarak kalmaya mahkum durumda... Güreşi ayağa kaldırmak için misyonu olan, vizyonu geniş, özerkliği benimsemiş isimlere ve cesurca elini taşın altına sokacak, sponsorluk yapabilecek, özel girişimcilere ihtiyaç var. Türk sporu tüm eksik ve yanlışlarına rağmen özerklik - sponsorluk devrimlerini gerçekleştirirken, güreş hala dededen kalma yöntemlerle ilerlemeye çalışıyor. Bu kafalar, bu bedeni daha fazla taşıyamaz!.. TGF'nin yıllık faaliyet programı elime geçti. Çok riskli bir program bana göre; ikili kamplar yok gibi, Avrupa ve dünya şampiyonaları öncesi 1 veya 2 kamp var, bol güreş ligi müsabakaları var, temel hazırlık kampları yok (Şu an itibarıyla olmalıydı), Benim bizzat hazırlayıp 2005 yılında ,TGF Başkanına Mehmet Kılıç'ın verdiği, 2008 Pekin Mastır Planı'na hiç uymuyor!.. Bunun gibi daha çok eksik var. İşin aslını ben size söyleyeyim...Bu faaliyet programı ile 2006'da başarılı olmak zor! Baştan sağma bir program... Bu ciddi bir iş ama maalesef gereken enstrümanlar kullanılmamış... Benden söylemesi...