Spor eğitim sürecinde; spor eğitimcilerinin temel kriterleri eğitimin içerdiği kriterler gibi olmalıdır. Sonuçta amaç eğitim, sonrasında şampiyonluk olmalıdır. Doğal olarak herkes de şampiyon olamaz. İkinciler, üçüncüler çıkar, bazıları bu dereceyi de yakalayamaz. Ülkemizde ise sadece şampiyonluk prim yapıyor. Bir anıyı size anlatayım; Ercan Yıldız dünya şampiyonluğu müsabakasına çıkmadan önce takım arkadaşı Hakkı Başar ona şunları söylüyor "Bak Ercan, bence defalarca ikinci veya üçüncü olacağına bir kere şampiyon ol." Bence de mantıklı. Ancak bu şekilde hepsi toplumumuzun ihtiyacı olan sportmen, spor yapmış, ter dökmüş ve içlerinden şampiyonların çıktığı güreşçiler olarak yer alırlar. Genç güreşçilerin eğitim süreci aile, okul ve toplumsal organizasyonların devamıdır. Güreşçiler bu spora başladığında, şampiyonalardan, seyirci, arkadaş ve çevrelerinden olumlu olarak etkilenirler. Güreşçiler, vatanını çok sevme, Cumhuriyetçilik, Atatürk milliyetçiliği, çalışma sevgisi, birlik ve beraberlik, dürüstlük, mütevazilik, prensipli olma, karşılıksız spor sevgisi, rakiplere karşı sportmenlik ve saygı, antrenmanlarda yardımlaşma gibi davranışlarına da her gün biraz daha artılar eklemelidirler. Hayatta en büyük hedefler, uğruna çok çalışıldığı takdirde gerçekleşebilir. Güreşçiler, aralıksız ve inatla çalışma olmadan, spor hedeflerinin dolayısıyla hayati amaçlarının gerçekleşmeyeceğine inanmalıdırlar. Evet eğitimle ilgili bu kısa bilgilerden sonra güreşçilerin ünlü bir şampiyon olunduğunda hareket tarzları ne olmalı, nelere dikkat etmeliler sorularına yanıt arayalım ve şampiyon olduktan sonra sorumluluğun ne olduğunu biraz açalım isterseniz. ÖNCE İNANÇ GEREK Sporda yakın tarihimizi film şeridi gibi gözden geçirelim isterseniz. İçinde kişisel arayış, inanç, tatmin ve azim olmaksızın sporcu olmak elit bir düzeye gelmek mümkün değil. Sadece bu da yeterli değil, bir insanın en ağır fiziksel ve ruhsal programlara tabi olmayı seçtiği sporda üst düzeye gelmeyi hedefleyerek kendi rızası ile kabullenmesi, her şeyden önce bir iç disiplin meselesidir. Tabii ki burada disiplin sözüyle kastedilen, katı bir takım kurallara kendini hapsetmek, gerçeklerin ve ilmin dışında karanlık bir metod benimsemek, uygulamak değildir. Neyin ne zaman yapılması gerektiğini doğru bilmek, hedef için yöntem ve çalışmayı benimsemektir, kastedilen. Diğer bir deyişle sporcunun karakteri başarıyı belirler. Ruslar'ın ünlü güreşçisi Karalin ile ilgili bir anıyı burada hatırlamakta yarar var: Bir şampiyonada sabah müsabakaya gidilecek, ancak kural gereği otobüs sürücüsü, ayakta yolcu olduğu için hareket edemeyeceğini ayağa kalkarak söyler. Herkes birbirinin yüzüne bakar ve mırıldanır. İşte bu arada Alexander Karalin gayet sakin ve sade bir tutumla sessizce çantasını alır, otobüsten iner. Hiç bir itiraz ve öfkeden eser yok. Bu arada yağmurun da yağıyor olması cabası.. Çaresiz, otobüsün gidip geri gelmesini bekleyecek. Karalin bu arada sempatik davranışlarla sabır örneği gösteriyor. Halbuki onun gibi bir şampiyon itiraz etse skandal bile çıkabilirdi. Ve ona bir özel araba tahsis ederlerdi. Bu olayı rahmetli Oktay Kurtböke hocadan sağlığında dinlemiştim. Karalin'in çok sağlam bir kişiliğe sahip olduğunu söylemişti. ŞAMPİYONLUK KARAKTER İSTER Evet elit bir güreşçi olmak bence bir yaşam biçimi. Sevinçleri ile üzüntüleri ile zafer ve dostluk ilişkileri ile şampiyon olmak ise bu yaşam biçiminin bir üst basamağıdır. Bu ancak spor yaşamıyla iç içe sürer. Unvanı aldıktan sonra bazı yeni zorluklar da eklenir şampiyon güreşçinin sırtına... Örneğin, herkes yaptığı zaman hoşgörülebilinen tavırları bir şampiyon yaptığı zaman toplum hoşgörmeyebilir. Çünkü o elit bir sporcudur ve artık topluma mal olmuştur. Şampiyonun zafer ve başarıları yüceltildiği kadar zaaf ve hataları da toplum içersinde abartılarak anlatılır. Unutulmamalı ki sporcuya yön veren, yetişmesindeki disiplin anlayışı, ayrıcı özelliğidir. Aslında şeref kürsüsünün en üst basamağı büyük sorumluluklar yükler sporcuya... Artık o milyonlarca kişinin gıpta ettiği, gururlandığı bir insandır. Her attığı adımda, her konuştuğu sözde şampiyon gibi davranmak zorundadır. Peki böyle davranmasa ne olur? Büyük zorluk, özveri ve sabırla tırmandığı yerden tepetaklak düşer ve toplum onu anında dışlar. Spor tarihinde bu tür örnekler çoktur. Büyük bir unvana ve kazanca sahip olmak kadar o kazancı ve unvanı korumak da ayrı bir karakter ister. Şampiyonlar şahsi ilişkilerindeki meziyetleri ile diğer insanlardan farklılıklar taşır. Bakınız Atatürk'ün şu sözü ile bunu kanıtlamak mümkün. "Zekâ ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zeka kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanında ahlaklısını severim." Evet şampiyonluk kolay değil. Azim, disiplin, hırs, arkadaşlık duygu ve dayanışmasının sağlamlığı, kendilerine arkadaş ve büyüklerine saygı, tabii ki çalışmak, sporcunun insan olarak karakter üstünlüğü ile tüm meziyetler birleşince şampiyonluk ancak gelir. Şampiyon; kişilik sahibi, dürüst, insan, insan olmanın erdemlerine sahip olmak ilk amaçtır. Aynı zamanda sözüne güvenilir, çalışkan, inanç ve azim sahibi, kendisine, çevresine saygılı olanların içinden çıkabilir şampiyonlar...