Batı kulübü karşıtı bir oluşumla tırmanan, altı milyon oy alan, iktidara gelen, 30 yılı aşkın ülke gündeminde etkili olan "milli görüş"ün siyasi arenadaki 4. kalesi de kapısında mühür gördü. MHP, MSP, RP ve FP de kapatıldı. Yeni bir örgütlenme için hızlanan, yeniden yapılanmaya çalışan gelenekçi, muhafazakâr düşünce tarzı, artık argümanlarında hep Batılı ve evrensel değerleri kullanıyor: Hukuk devleti, demokrasi ve insan hakları gibi. Bürokrasi ise, elit güçlerle birlikte daha önce "Batılılaşma" adına verdiği mücadeleden yorgun çıktı, statükoculuğa soyundu, mevcudu korumayı, savunmayı, yalnızca kendi dünyasında gözlerini açmayı, hayata geçirmeyi yeğ tuttu; gelenekçi görüşün ayağını kaydırarak muhafazakâr oldu, tutuculuğu öne çıkardı. Donanımsız şarklılık yine kendini ele verdi. Gelinen nokta böyle maalesef. Tek ortak yan taraflarda, kamu yönetimini sahiplenmek. Meslekler ve uğraşlar hâlâ "evrensel" sinyali veremiyor. Kalite endişeleri yansımıyor. Kapasitesi ne olursa olsun idialı girişimlerle fotoğraf vermek isteniyor. Her şeyde oportünizmin çanları çalıyor. Bürokraside ve siyasette sapla saman birbirine karışmış vaziyette. FP kapandı üzülen çok. "Ohhhhh iyi olmuş" diyen de yok gibi. İktidar üzülüyor, muhalefet üzülüyor. İç kamuoyu da, dış dünya da kırgın. Sondan başa dönülecek ve aynı görüş bir başka örgütlenmeyle yine "merhaba" diyecek. Birkaç günlük sessizlik yeniden bozulacak. Galiba ölçü; Batı ve evrensel değerler oldu bu yarışta. Kendi ölçümüzü bir türlü koyamazsak olacak bu. Nedir bunlar bir parti kapatılmasında? - Şiddet var mı? Ayaklanmaya çağrı mevcut mu? Demokratik ilkeleri kaldırma yönünde bir hareket yaşanıyor mu? Kin ve düşmanlık yahut terörü methetme gibi unsur içeriyor mu? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunu sorguluyor. Hani son vagonuna binmek için ısrarla yasalarımızı değiştirdiğimiz, kurumlarımızı inkılaba uğrattığımız AB ülkelerinin aradığı şartlar bunlar. Ankara ise otorite ile liberasyon arasında ikilem yaşıyor. Batı avucunun içindeki damarları gibi, iyi yakalıyor gelişmeleri. Ajanslar "acil" koduyla iletti gelişmeyi. Acaba böyle görünmemize değer miydi? AFP "Ankara'nın AB istekleri kırıldı" diyor. Reuter "Siyasi yasaklanma geniş kapsamlı tutulmadı, dolayısıyla erken veya ara seçim yok" biçiminde yaklaşıyor. Amerikan Associadet Press "Derin ekonomik kriz içinde olan Türkiye'nin siyasi sistemi şok dalgalarla karşı karşıya" şeklinde aktarıyor. ABD, seçimle gelenin uluslararası demokratik kurallara aykırı biçimde gitmemesinden yana. AB, kararı "not" aldıklarını belirtiyor ve bugün Lüksemburg'da Avrupa Birliği Genel İşler Konseyi'nde gelişmenin değerlendirileceğine dikkat çekiyor. Sonra da TC-AB Ortaklık Konseyi'ne gelecek. "Nasıl bir fatura çıkacak" hep birlikte göreceğiz. Peki Türkiye'de neler olacak? MHP, ülkücü töreye uymak kaydıyla bütün eski Faziletlileri yanına çağırdı. İddia da o ki sadece MHP'ye değil, ANAP'a da gidebilecek bazı doğulu eski FP milletvekili olabileceği şeklinde. Eski FP yönetimi ise bunların gerçeği yansıtmadığı ve bir temenni olduğu görüşünde. Sine-i millet de yok. Kapatılan FP milletvekilleri ne yapabilir öyleyse? Birkaç senaryo böyle: Birincisi ikiye bölünecek. Gelenekçiler ve yenilikçiler birbirine yakın milletvekiline sahip olacak. Yenilikçilerin bir avantajı ise hükümette iyi gitmeyen işlerin düzeltilmesi için koalisyon ortağı olması ihtimali. ANAP'ın yerine, "yenilikçiler" biçiminde anlatılıyor. Anavatan, anamuhalefet olur o zaman. Bir başka ihtimal kimse ayrılmayacak. İki kesimin de anlaşabileceği bir lider konusunda uzlaşma sağlanacak ve ana muhalefet olarak hizmet sürecek. Bu konuda yoğun bir çalışma başladı. Hem Erbakan, hem Erdoğan görüş alışverişinde bulunuyor. Hatta isimlendiriliyor. Aynı minval üzere "merkez sağ" denilerek sözkonusu sathı maili daha da genişletmek. Hüsnü Doğan'dan Yalım Erez'e; Baki Tuğ'dan İlhan Kesici'ye kadar bir siyasi arena'yla atılım yapmak. Liderlik tartışması ciddi ciddi konuşuluyor. Zamanla kayıtlı olmak üzere "üst yönetimdeki bir bürokrat"ın ismi telaffuz edilmeye bile başlandı. Kim bu? Herkesin ve her kesimin yakından tanıdığı bir isim. Aynı özelliğe sahip bir başka isim ise yenilikçi ve gelenekçilerin üzerinde uzlaşmaya varabilecekleri bir devlet adamı, özel sektörü yakından bilen, dış dünyada da tanınan saygın biri. Gerisi daha sonra.