Altta kalanın canı...

A -
A +

Gurbetçilerimiz tatil için yurtdışından gelmeye başladı. Ah.. milyar marklık tasarruflarını Alman bakanlarından Türkiye'ye aktarsalar yok mu? Balından yenmez ama, gel görelim ülkeyi yöneten zihniyet bunun yüzde biri için, hem de faiziyle birlikte yabancılara fink atıyor, bizim insanımız olunca alakayı, iletişimi esirgiyor. Esirgemekten de öte, "vatandaşa güven" duygusunu bile artırmıyor, "millet-devlet kaynaşması"nın gereğini yerine getirmiyor. İki taraf da birbirine mesafeli. Müphemiyet artarak büyüyor. Bir gurbetçimiz iznini bir gün geçirse ne olacağını tahmin edebiliyor musunuz? İş akdi feshediliyor. O'nun için her ihtimale karşı bir hekim raporu hep yedekte bulundurulur. Yol yorgunluğu bile bir gerekçedir. Aynı statüye sahip bir İtalyan, bir Portekizli veya bir Yunan işçi, yahut bir İspanyol ya da Tunus'lu emekçi için sözkonusu olsa iş akdi kalıyor. Yevmiyesinden kesiliyor. Üstelik bu işçi işverene ulaşarak 6 ay ücretsiz izin de talep edebilir, izninin uzatılmasını da isteyebilir. Sonra da kalkıp işyerine görevinin başına dönebilir. Her türlü sosyal güvencesi saklıdır. Peki neden? AB ülkesi falan olduklarından mı? Hayır. İkili anlaşmalarla "güvence altında"lar da ondan. Hatta Portekiz ve İspanya imza attıklarında AB içinde değillerdi. Tunus zaten yok. Ancak kendi insanının menfaatlerini uluslararası ikili anlaşmalara yerleştiriyor. Biz ne yapmışız? Başımızdan savar gibi bir anlaşmayla sadece para transferi konularını garantiye almış Ankara. Öteki yabancı işçilerle eşit bir anlaşmayı aklından geçirmemiş yöneticilerimiz! Dolayısıyla gurbetçimiz izni biter bitmez işinin başına dönmek mecburiyetinde. Gerçi şimdi o eski yoğunluk da yaşanmıyor. Gurbetçilerimiz ekmek yedikleri ülkenin ya vatandaşı olmuş, ya uyum sağlamış rahat yaşıyor. Yahut da Türkiye'deki yakınlarını yanına davet ediyor. Üstelik bu ülkede artık Türkiye'deki ihtiyaçları ayağına gidiyor. Marketlerde pazarlanıyor. Bulgurdan, salçadan, isottan artık uçaklar ağır ağır havalanmıyor. Paketlerle gurbetçimizin ayağına gidiyor. Böyle anlaşma yaparsan, gelişmelerin ucunu bırakırsan olacağı bu. Fransa'da 400 bin Ermeni'ye karşılık, 300 bin Türk var. Ankara bunlara bigane kalınca altta kalan halk oluyor. Şimdi Telekom'da da aynı durum yaşanıyor. Altın yumurtlayan tavuğun kesilmesi isteniyor. Adı da özelleştirme kapsamı. Gerekçesi de krediler için yapılan uluslararası anlaşmalar. Kemal Derviş bastırıyor "şiddetli bir kriz" haline dönüştürülen yönetime atanacak isimler konusunda, Enis Öksüz ise direniyor. Özellikle de İbrahim Hakkı Alptürk için. Telekom'un bu eski genel müdürü bürokrasinin yüz akı, gelişme ve gayret ile üretimin örneğidir. Milletiyle de örtüşmüş bir deneyimli kamu görevlisidir. Anlaşmalarda Türkiye'nin hukukunu korur ve arar. Gurbetçilerin durumuna düşürmez. Aynı durumdaki bir ülke ile nasıl anlaşılmışsa, ne aranıyorsa takipçisi olur Sayın Öksüz gibi. Hiçbir zaman ülkenin imkanlarını talân ettirmez. Yunanistan AB üyesi. Telekom'u özelleştirmedi. Öyle ki bazı Türk Cumhuriyetleri'yle birlikte son olarak Makedonya Telekom'unun ihalesini kazandı. Atina'ya yüklenmiyorlar da, Türkiye'ye bindiriyorlar. Neden? Vatandaş bütün bunların farkında. "Yönetim Türkiye'yi nereye götürüyor"un şuurunda. İşte sessizliği bundan. Anlayan için esasında bu bir çığlık. Yurtdışına çıkan herkes 50 dolar ödeyecek öyle mi? 5 yıl daha geriye götürülmesi değil mi bunun adı? TURSAB Başkanı Başaran Ulusoy bu tasarrufu Türk Turizmine indirilen bir hançer biçiminde değerlendiriyor. Tepki gösteriyor. Ayrıca bazı ülkelerin buna nispet yapabileceğini de hatırlatıyor. İtalya daha düne kadar Türkiye'den "kimlik bildirme" parası alıyormuş. Birileri ne yapmak istiyor Allah aşkına? Yeni vergiler, taze zamlar hepsini toplayın hortumlanan bir bankamızdan kaçırılana eşit bile değil. Hani, kâr eden KİT'l#rimiz satıldığında, hazine ihalelerimiz açıldığında, deprem paralarımız toplandığında, TSK alımlarından vazgeçtiğinde, zorunlu tasarrufa el konulduğunda, çalışanların maaşları kısıldığında, çiftçilere destekler kesildiğinde, hatta hatta şehit ve gazilerimizin alacakarı kırpıldığında işler düze çıkacaktı? Hepsini yeni kalem zam ve vergilerle pekiştirdi yönetim, yine de değişen bir şey olmadı hükümetin 3. yılında. Türkiye ne kadar da soyulmuş, hâlâ açıklar kapatılamıyor ve yönetim bunu farketmemiş, farketmiyor? Dehşet bir şey. Rüşvette dünya 54.'süyüz. Notumuz 10 üzerinden 3.4. Dün Ankara'da kapatılan FP'nin 81 il başkanı vardı. Morallerini yüksek tutmaya çalışıyorlardı ülkeye yatırım için değil de, kaçıncı defa yeni oluşum için vakit ayırdıklarına üzülüyorlar. Daha güçlüsünde de iddialılar. Yeni zam ve vergilere gelince "artık bu defa yönetim altta. Halk üzerlerine düşüyor" demezler mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.