Ehud Barak İsrail Başbakanı iken Ortadoğu'da barışa sempati vardı. Hatırlayacaksınız Washington'daki görüşmelerde Clinton'ın davetlisi olan Barak ve Arafat Beyazsaray'ın konuk kapısından girmek için birbirine öncelik veriyor, mültefit davranıyordu! Seçim oldu Barak gitti, Şaron geldi. Sabra ve Şatilla kamplarındaki sivil katliamı gerçekleştiren ve 5000'i aşkın Filistinliyi öldüren Kasap Şaron Başbakan olunca Ortadoğu'da yine kan gövdeyi götürdü. İntifadadaki çocuklara İsrail helikopterleri kurşun yağdırdı. Bu ateşten kaçmaya çalışan bir baba, korumaya çalıştığı 12 yaşındaki oğlu Muhammed'i kucağında şehid verdi. ABD Telaviv'in ağzına neden biber sürmedi diye düşünürken bir de baktık ki Güney Afrika'daki Durban Konferansı'nda İsrail için "katliam yapan kararı çıkacak, "siyonizm" ırkçılıkla örtüştürülüyor; İsrail'den önce Amerika karşı çıktı, tavır koydu. Onca ülke temsilcisine diplomatik nanik yaptı, "ben ne dersem o olur" gibilerinden. ABD'nin dediği oldu ama Ortadoğu'da Filistinlilerin uğradığı katliam da gerginliğe neden olduğu gerekçesiyle kabul gördü. Deklarasyonda yer buldu. Terörle mücadelede deneyimliydi ABD, dünyanın jandarmalığını üslenmiş, üstelik sadece askeri alanda değil, ekonomik, sosyal ve kültürel alanda da öyle. Oysa zengin Arap ülkeleriyle de içli dışlı Washington. Suudilerle aralarından su sızmaz mesela. Körfez ülkelerini ise İngiltere'ye bırakmış. Onlardan vize bile almaz. Bu konuda Arapların görüşünü alacağına, ABD kendi plânını kabule razı ediyor. Halk zaten bugünkü Arap yönetimlerinden memnun ve mutlu değil ki. Bir de bunun üzerine 5 Müslüman ülkeyi "terörist devlet" ilan edersen barış daha sonraki görüşmelerin gündemine bile girmez. Dünya kamuoyu biliyor ki, ABD Pakistan'a arka çıkıyor. Pakistan da Taliban yönetimine. Taliban'ın askeri kanadı tamamıyla Pakistan'da eğitildi. Silah donanımı fazla olunca, iç savaşta üstünlük sağladı. Suudi asıllı Usame bin Ladin Amerika'da eğitim gördü, yetişti. Şimdi Afganistan'da olduğu sanılıyor. Saddam, Kaddafi, Filistinli gruplar ve hatta İran'dan önce Amerika'daki 2. Pearl Harbour Baskını gibi gerçekleşen ve 10 bini aşkın masum insanın hayatını kaybettiği; 110 katlı iki dev bina Dünya Ticaret Merkezi ile Pentagon'a üç uçakla kamikaze saldırısı düzenleyen terör eylemlerinde dikkatler Ladin'in üzerinde yoğunlaşıyor. SSCB hayatta olsaydı, Moskova'yı sorumlu tutarlardı. Fakat tarih oldu. Uluslararası terörist bir de Carlos var. O da Fransa'da cezaevi'nde. Peki diyeceksiniz Oklahoma'da (1995) Federal binanın önündeki patlamada 168 kişi hayatını kaybetmiş, terörist Amerikalı çıkmış ve geçenlerde de idam edilmişti. Hep suçluyu dışta aramak da yanıltmaz mı yönetimleri? Dilerim bu terörist eylemlerde hayatını kaybeden masum sayısı artmaz. Amerika da teröre karşı müttefiklerin görüşünü alır. Sadece İsrail'in değil. Mesela Türkiye'nin. Türkiye törerden hâlâ çekiyor. Terör örgütlerine de yardım maalesef batılı ülkelerden geldi. Çoğu da bize dost ve muttefik görünen ülkeler. Batı, Ankara'ya gerekli yardımı yapsa çok kaynak ve kadro heba etmeyecektik. Uluslararası terör de bu kadar cesaretlenemeyecekti. Dönüp baktık ki, kim teröre soğuk bakmamış, teoride değer edinmiş terör gelip onları vurmuş. Süperler de acze düşebiliyor Amerika'da terörün vurduğu bölge World Trade Center ve Twin Towers (ikiz kuleler) ülkenin kalbi, yüksek teknolojiye dayalı ekonomik zenginliğin simgesiydi. Füze savunma sistemleri de devre dışı kaldı. CIA ve FBI raporları nerede peki? IMF fukaraları yoksulları, zenginlerin merhametine terk etmeyi hâlâ düşünüyor mu? İyi ki televizyon canlı yayınları var. İbret oldu televizyon yayınları dünya kamuoyuna, hayatın gelişmiş bir ülkede nasıl felç olduğunu terörle birlikte yaşadık. Tek süper devlet aciz kaldı. Uluslararası güvenlik doktrinleri, stratejileri teoriden kitap sahifelerinden çöpe atıldı. İnşaallah uluslararası bir kaos yaşamayız. Dünyanın polisi veya jandarması olmak tercihi, gerçek demokrasinin yaşadığı Amerika'da şimdi tartışmaya açılacak. Doğrusu da bu. Birleşmiş Milletler'de borcunu ödemeyen ülke ABD. Ötekiler ödemezse gereği yapılıyor. Ama ABD olunca bu hiçbir devletten gık çıkmıyor. ABD özellikle önce dostları ve müttefikleri ülkelere, sonra BM üyelerine önem vermeli. Uluslararası teröre ve uyuşturucu kaçakçılığına yeni tedbirler aramalı. Evren, acımasız terörle yeni bir döneme başlıyor. Soğuk savaş'tan sonra tarih, terörle savaşı ülkelere görev kılıyor.