Hafızalarınızı şöyle bir yoklayın ve hatırlamaya çalışın lütfen. İsrail askerleri bir Filistinli sivilin kolunu nasıl kırıyorlardı? Istırap içinde kıvranan Filistinli karşısındaki İsrail askerleri ise büyük bir görevi yerine getirmenin hazzını yaşıyordu, tekme tokat. Bununla kalsa iyi İsrail saldırıları. Geçen sene işgalci İsrail askerlerinin kurşun yağmurundan korunmak için bir taşın arkasına sığınan baba oğulun halini kameralar saniye saniye görüntüledi. O ne vahşet, o ne acımasızlık! Kare kare gördük küçük Muhammed'in İsrail kurşunlarıyla öldürülmesini. Sonra babasının arşa yükselen feryadını içimizde hissettik. Önceki gün de yine İsrail askerleri Filistin halkına ateş kustu. Tanklarla bombardımana tuttu. Helikopterlerle Ortadoğu'yu yangın yerine çevirdi. Gerçek mermiler kullanıldı, gözyaşartıcı gaz ve plastik mermilerin yanında. 8 sivil öldü. Bunlardan ikisi de çocuk. İntifadada bulundular mı bu çocuklar bilmiyorum. Bilsem de kurşuna karşı taş atıyorlardı. Eylemin özeti de bu. Zaten Filistin mücadelesi bu şartlar altında veriliyor. Her ev bir şehit ailesi. Toprağı için canını feda etmiş insanlar topluluğu Filistin. Kasabın Ankara ziyareti! Her gün yeni bir çatışma. İntikam duyguları büyüyerek artıyor. Gelişmeler hep Filistinli sivillerin ölümüyle noktalanıyor. Reuters muhabirine göre Gazze'de 50 bin, Cenin'de 7 bin Filistinli katliamı protesto etti. Müthiş bir rakam bu. Tümü de can havliyle katılmıştır. Bu masum sivil halkın hiçbir güvencesi yok. Ayrıca Sabra ve Şatilla'da 5 bin kadar Filistinli toplu olarak katledilmişti; şimdiki Başbakan Ariel Şaron'un emriyle. Böylesi karanlık günlerden gelmişti katliamdan kurtulanlar. Savaş suçlusu nasıl olunur birinin izah etmesi gerek. Şaron değilse, acaba kim? Birkaç gün sonra da Ankara'yı ziyaret edecek "Kasap Şaron" denilen İsrail Başbakanı. Kahire'yi aradım. Türk gazetecilerle görüştüm. İsmail Cem'in Mısır ziyaretinin değerlendirmesini istedim. İyi ki gitmiş sayın Dışişleri Bakanımız. Buzlar erimemiş ama, donduğuyla kalmış hiç olmazsa. Bölgenin lideri Mısır yöneticileri tek soruya odaklanmışlar "İsrail ile ilişkileriniz" Fazla tatmin olmamışlar ama, Cem'in "Sizinle de ikili ve askeri anlaşmalar yapabiliriz" demesi gerilimi dondurmuş. Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Seba Nasır da dün Ankara'daydı. İ. Cem ile görüştü. Sorun yine aynı. İsrail saldırılarına kim dur diyecek, katliamların önüne nasıl geçilecek? Acaba ben mi duygusalım? BBC de gelişmeyi veriyor, çünkü haber "Binlerce öfkeli ve üzgün Filistinli.. Saldırıda ikisi çocuk sekiz kişi öldürüldü.. Protesto gösterisinde intikam sloganları atıldı. Hamas buna misilleme yapacak. Gazze'de ayrıca bir Filistinli polis İsrail askerlerince vurularak öldürüldü." Paris Radyosu da öyle ".. Aşırı faaliyet gösteren Filistinli örgüt üyelerine İsrail acımasız davrandı. Nablus'ta 6 kişi öldürüldü. Filistin, İsrail'in saldırılarını cinayet olarak değerlendirdi." 31.07.2001 Bunlar batılı radyolar. İnanç katliamla sindirilmez Diplomatik temaslarla da İsrail; batıdaki, Tel Aviv yönetimi karşıtı oluşumlara tedbir alıyor. ABD de İslami Ulusal Hareketi lideri, siyahi Müslüman Louis Farakhan'ın seyahat etmesini yasaklattırmıştı. Gerekçesi de, iddia da; Farakhan'ın İsrail karşıtı bölücü görüşler (!) taşıması. BBC'nin haberine göre (31.07.2001. Saat 19.00) Londra'daki bir mahkeme 1996'dan bu yana Farakhan'ın seyahat etmesini engelleyen bir dizi yasağın sonuncusunu da kaldırdı. Siyahî Müslüman lider hukuk savaşını kazandı. Yahudi lobisi yenildi. İsrail'in katliamlarından ve acımasız uygulamalarından ehli insaf bütün dünya kamuoyu rahatsız. Öyle ki Filistin topraklarında İsrail askerleriyle birlikte veya çevrili yaşamak zaten bir ıstırap kaynağı, bir insanlık ayıbı. Siz bölgeyi gördünüz mü bilmiyorum, bizzat ve özellikle gittim. İki adımda bir İsrail askerlerince aranırsınız, sorgulanırsınız. 10 kilometreyi 15 defa durarak, durdurularak katedersiniz. Bu normal şartlarda. Gerilim olmamak kaydıyla. Çatışmasız günlerde. Şimdi öyle değil. "Siyonist lobi" bunu kaşıyarak hayat buluyor. Siyonist olmayan Museviler de bundan rahatsız, uluslararası toplum da. Bölgede artan şiddet yayılma eğiliminde. Kaygılar giderek büyüyor katliamlar karşısında. Kınamak değil, İsrail saldırılarını, cinayetlerini durdurmak gerek. Filistinliler böyle katliamlarla sindirilmez. Bilenir. Bölgeye barış süper güç ABD'nin daha fazla girişimiyle gelebilir. G-8'lerle gelebilir. Türkiye'nin de kınamasıyla falan değil, arabulucu olmak arzusuyla hiç değil de "sorumluluk üstlenmesiyle" yeni güne "merhaba" diyebilir, bölge. Ne olur insanların kolu kırılmasın, küçük Muhammedler babasının yanında öldürülmesin, bebe Filistinliler İsrail kurşunlarıyla hayata veda etmesin. BM ve İKÖ yetkililerini gören olursa bu cinayetleri onlara da hatırlatmakta "barış" adına fayda var.