Çin zindanlarında 31 yıl

A -
A +

Bir grup dost "ver elini Akdeniz" diyerek Başkent'ten ayrıldık. Ankara'dan uzaklaştıkça sıcağı ve bol oksijeni içimizde hissediyoruz. Herkes hemfikir, iki araç peşpeşe yola koyulduk. Koyulduk ama Yapımcı Arif Neşet Caner'in rallici olduğunu, ABD ve İngiltere'de deneyim kazandığını unuttuk. Bir unutmayan "trafik polisleri" oldu. Konya yerine Adana'ya sapmaları oldu. Konya yoluna girdik. Dümdüz ova. Kulu ve Cihanbeyli'de zaman zaman şehirlerarası bu yolda seviye farkı var. Otomobilimiz birden bire inince içimizin yağı eriyor. Daha önce ilgililere müracaat etmiştim. Bana çarşaf çarşaf yazı geçtiler. Hâlâ değişen bir durum yok. Bazı benzinciler süper ile süper kurşunsuzu maalesef bilmiyor. Rallicimiz Arif Bey için epey bir süre Konya'da benzin aradık. Konya'nın sağı-solu inşaat. Konut sorunu olmayan bir kent. Mani olunamayan yükselişi sürüyor. Krizler vız gelip tırıs gidiyor bu gayret karşısında. Konya'da 4 kişilik bir ailenin mutfak masrafı 257 milyon TL olmuş. Fakirleşmiş halk. Hayat ise devam ediyor. Unuttuğumuz dünya Konyalı çiftçinin bir endişesi afet karşısında mağdur kalacağı. Antakya'daki doğal afet bölgeyi etkilemiş. Tedbir istiyor. Konya Sanayi Odası Başkanı Hasan Angı da "borcu borçla ödersek, ilerde içinden çıkılmaz kriz olabileceği" uyarısında bulunuyor, KDV artışlarını şikayet konusu ediyor. Sanayici ve işadamı İsmail Sarıtaş'ın vefatı da Konya'yı yasa boğmuş. Hava şehitlerimizle birlikte Konyalılar bu acıyı paylaşmaya çalışıyor. Konya'dan Karaman'a kadar ve özellikle Çumra'da ne kadar da çok "jandarma kontrolü" var öyle üç beş kilometrede bir arama-tarama yapılıyor. Bir sanayi şehrinden, bir fabrika kenti'ne giriyoruz: Karaman. Ekonomik kriz çok fena vurmuş. 19 fabrikadan çoğu kapanmış. Sadece üç bisküvi fabrikası üretimi durdurmamış. Sabırla bir bekleyiş başlamış. Vatandaş ise sıkıntısına rağmen moralini yüksek tutuyor. İnsan hakları ihlâli Prof. Dr. Hacı Yakup Anat yanımda. Doğu Türkistanlı Eski Milletvekili 81 yaşında 11 çocuğundan 35 torunu var. 17 de torunların çocuğu. Çin'de 31 yıl hapis yatmış bu ünlü tarihçi, akademisyen, politikacı. - Neden peki? - Soyumuzdan, kültürümüzden, insanımızdan kopmadığım için yıllar önce MEB'in yayınladığı 4 ciltlik İslam Tarihini Uygurca'ya çevirmiş. Karahanlılar Tarihi'ni de Türkçe'ye. Hâlâ çalışıyor Prof. Anat. Çin'den kaçmak için vermediği rüşvet kalmamış. - Doğu Türkistan'da baskı had safhada. Sadece doğum kontrolü değil yapılan. Şimdi de Çinlileri toprağımıza yerleştiriyorlar. Dünyanın en verimli toprağı buralar. - Sesinizi duyuramıyor musunuz? - Türkiye bizim kalbimiz, gözümüz, kulağımız. Yıllar önce bakan Halil Şıvgın resmi ziyarette bulundu. Yollar miting alanına dönmüştü. Pekin daha sonra yasakladı. Prof. Ekrem Pakdemirli gelmişti. Böyle ziyaretlere müsaade edilmiyor. Türkçe eser çok az. Dini yayına ihtiyacımız var... Prof. Dr. Hacı Yakup Anat ağlıyor bunları söylerken. Türkistan Marşları söylüyor, heyecanla. Sadece Osmanlı ata dedemizin değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin de dili böyle, ritmi böyle, melodisi ve sesi böyle. Dokunsanız herkesin gözyaşı dökülecek. İlerde Akdeniz görünüyor. Ama biz SSCB'nin nasıl dağıldığını tartışıyoruz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.