Küskünler Hareketi'ni bir gazeteci arkadaşım kitaplaştırıyor. Ön araştırmalarını bitirmiş, belgelerini toplamış, adı geçenlerin katkılarını almış redaksiyonuna geçilmiş. Notlara bakmama müsaade etti. Bir hususun da aktarılmasına. O da şöyle: Küskünler Hareketi liderlik sultasına karşı bir organizasyon. En çok da Anavatan Partisi etkileniyordu. TBMM Genel Kurulu'nda seçim kararı alınacaktı. Bir bölüm milletvekili itiraz etti. Parti gruplarında, görüşleri kabul edilmeyince, dayanışmaya geçildi. En fazla da desteği CHP ve Deniz Baykal verdi. Ancak koalisyon ortağı olması açık birlikteliği zora soktu. Buna bir de TBMM Başkanvekili Yasin Hatipoğlu'nun oturum yönetirken kararsızlığı ve zaaf göstermesi ortalığı karıştırdı. Bu iki açık olmasaydı, Yalım Erez Başbakan'dı ve ortak bir mutabakat hükümeti kurulacaktı. Belki uzun ömürlü olmayacaktı ama, parlamentonun oluşumu böyle gerçekleşmeyecek, CHP baraj sorunu yaşamayacaktı. Bu bir varsayım. Ancak doğruları da bir hayli fazla. Tansu Çiller, Yalım Bey'den dolayı hareketin arkasında Süleyman Demirel olan ve partisine yönelik DTP lehine bir eylem biçiminde değerlendirdi ve şiddetle karşı çıkarak, DSP ve Bülent Ecevit'in iktidar olmasına yeşil ışık yaktı. Mesut Bey de zaten buna teşneydi, Tansu Hanım'ı tuzağına düşürdüğünü sanıyordu. Bundan sonrasını zaten biliyorsunuz. DSP beş senedir hükümet ortağı. DSP-MHP-ANAP koalisyonu da üçüncü yılını dolduracak. Rıdvan ve Rıfat'ın örtüşmesi Tarih tekerrür etti, 80 milletvekili yine Anavatan Partisi ağırlıklı bir deklarasyonla sistemi eleştirdi, arayış içinde olduklarını savundu. Savundu ama tam Anayasa değişikliği görüşmeleri sırasında hazırlanan metin basına sızdırılınca, bazı milletvekilleri tavır değiştirerek içeriğini beğendiğini, ancak imzasının olmadığını ileri sürdü! Liderler yine kırmızı biberi göstermişti çünkü. Anavatan yine DSP'ye göre tartışmaya açık bir parti. DSP'de Rahşan Hanım'ın görüşleri her zaman öndedir. Sema Pişkinsüt olayında da öyle oldu. Büyük kongrede konuşturulmadığı, oğlunun dövüldüğü, istifasının sevinçle karşılandığı düşünülürse demokratlığı anlaşılır. Hele hele Pişkinsüt'ün "Halka karşı işlenen suçlara ortak olamam"ı gerekçe göstererek partisinden istifası önemli bir açıklama. Rıdvan Budak ise sessiz, ancak derinden. Mutfaklardaki yangını görüyor. Klasik bir solcu gibi değil. O'nun için TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu Sayın Budak'ın bütün tespitlerine imza atabileceğini belirtiyor, ülke sorunlarındaki ortak payandada birlikte olduğunu vurguluyor. Önemli nokta gelinen yer. Uzlaşma ve birlikte yaşama özelliğini yansıtan hoş bir glişme. Çünkü 1999'da açılan yeni işyerlerinin %26'sı, 2000'de %55'i, yılın ilk sekiz ayında da %72'si kapanmış. Sağcısı da solcusu da bunu görüyor artık. Hükümet siyah gözlüklerinden baktığından net ulaşamıyor manzaraya gece sanıyor. Çıkarsa gözlüklerini farkedecek. Hükümete ve sisteme büyük bir tepki var. Birara Diyarbakır'da belediye ekmek dağıtırken, halkın çamurlara düşeni bile nasıl kapıştığının görüntüleri bizi nasıl üzmüştü. Oysa bölgede işin içinde provokasyon da vardı. Buna rağmen üzüldük. Şimdi bu fotoğraf İstanbul'da Esenler'deki bir süpermarketin promosyon olarak dağıttığı ekmek için insanlar birbirini çiğnedi geçenlerde. Bunları iyi okumazsak Hasan Gemici'ye bağlı Devlet Bakanlığı'nın önce halka kitap şimdi yakacak parası dağıtmasıyla sorun biter gibi gözükmüyor. Tam tersi bu mönü artarsa şaşmam. Akaryakıt fiyatlarının %1 düşmesi kimsenin yüzünü güldürmedi. Artık insanlar aracını da götüremiyor, kullanamıyor ki? Hüsün Doğan ve arkadaşları devrede Peki bu saatten sonra ne olacak. Parti içi muhalefet büyüyüp, hiddete dönüşebilir mi? Bülent Akarcalı da Eyüp Aşık'ın istifası hatırlatılınca ihtiras ve yeni parti kurma girişimi biçiminde değerlendirdi, gelişmeyi. Doğruluk payı da yok değil. Adalet ve Kalkınma Partisi bazılarına göre merkez partisi özelliği az taşıdığından, yeni oluşumların ardı arkası kesilmiyor. Geçen Ege'den gelen ve politikaya girmek isteyen bir eski genel müdür bölgede DYP'nin birinci parti haline geldiğini, AK Parti'nin O'nu takip ettiğini, eğer Mümtaz Soysal ve Erdal İnönü parti kurup oyları bölmezse CHP'nin de üçüncü sırada atakta olduğunu, ötekilerin ise baraja takıldığını savundu. İşte girişimleri bütün bunlar kaşıyor. Hüsnü Doğan ve arkadaşları içinde Yıldırım Aktürk, Meral Akşener, Mehmet Ağar, Saadettin Tantan olan, öyle ki işadamları Cem Boyner'e kadar yoğun bir çalışma içindeler. İddia o ki, deklarasyondaki 80 milletvekilinin çoğu da bu harekata sıcak. Bir başka ilgi de BBP ve LDP'ye. Küskünler Hareketi gibi TBMM'deki partilerine ve hükümetlerine ülkeyi ve insanını getirdikleri üzücü nokta dolayısıyla kırgın olan milletvekilleri bakalım tarihi tekrar mı yazdıracak, yoksa arayışlarını milletin istediği biçimde mi noktalayacaklar? Erken seçim mi, milli mutabakat veya yeni bir hükümet mi, yoksa ekonomi programlarının değişimi mi dananın kuyruğunun kopmasına bağlı.