Emekli Tümgeneral İlhan Atabaş'a görevde iken, Atıf Erçıkan Paşa yaşadığı bir anekdotu anlatıyor. O günlerde Atıf Paşa 3. Ordu'da İstihbarat Başkanı, Erzurum'da birlikteler. Emekli Korgeneral Atıf Erçıkan'ı geçenlerde İlhan Paşa Ankara'da ziyaret ederek, anekdotu hatırlatır. Atıf Paşa "doğrudur" der, "öyle bir olay yaşamıştım." Peki ne idi bu olay. İlhan Paşa'dan dinleyelim: - Yıl 1961.. Atıf Paşa o günlerde Albay rütbesiyle NATO Askeri Karargahı'nda. Karargah henüz Washington'dan Paris'e taşınmamış. Proje subaylarıyla bir toplantı yapılır karargah'ta. SSCB'ye karşı psikolojik savaş gözden geçirilir. Hedef Sovyetleri çökertmek. Toplantı biterken proje subaylarına birer dosya verilir. İnceleyerek görüşleri istenir. Atıf Erçıkan'a da verilir dolayısıyla. - Sonra - Herkes odasına geçer. Ancak Atıf Erçıkan'ın kapısı çalınır. İki İngiliz ve ABD Subayı gelir. Selâmlaşırlar. Kendisine verilen dosyanın yanlışlıkla gönderildiğini anlatır ve geri iadesini isterler! Atıf Paşa itiraz eder. Her proje subayına verildiği için, bunun kendisine de verilmesinin normal olduğunu belirtir. Tartışma başlar. Sertleşmeler görülünce Atıf Paşa, dosyayı alır, çekmecesine kilitler. İki subay kesinlikle dosyayı okumamasını ister, tehdit ederler. Dosya "çok gizli"dir. Atıf Erçıkan okuyacağını, gerekeni yapacağını ve Türk Genel Kurmayı'na bilgi vereceğini belirtince, iki subay hiddet ve şiddetle kapıyı çekip çıkarlar. Ancak tehditlerinden de geri kalmazlar. - Ne varmış dosyada? - Özeti: SSCB nasıl çökertilecek? Çökertmek sorun değil, NATO iddialı. Ancak "SSCB dağıldıktan sonra ne olacak", işte o konuda görüş isteniyor, ihtimaller sıralanıyor! Bugünkü durum ile aynı bir yaklaşım var, o günkü NATO raporunda. Manzara örtüşüyor. Yani Türk Cumhuriyetleri istiklâllerini kazanıyor, bağımsız oluyorlar. Sorun da burada başlıyor. Ya "bağımsız Türk Devletleri birlikte hareket ederlerse" ne olur? Bu konuda tedbir ve görüş isteniyor. Değerlendirmeler alınıyor proje subaylarından. Türk dünyasının önü kesilmek isteniyor. - Türk dünyasına ve Türkiye'ye karşı bir tedbir dosyası! - Evet. 30 yıl önce görmüşler bugünkü fotoğrafı. Batılı dostlar Türkiye'nin "ne ölmesini ne olmasını" istemiyor. Yaşadığımız gelişmelerin özeti bu açıkçası. Erçıkan Paşam ile bu anekdotu yeniden yaşadık. Bu vesileyle de kendisini ziyaret ettik. Değişen bir şey yok. Türkiye'yi sorunlarıyla uğraştırmıyor, sun'i sorun ve gündem ile ülkemizi ve insanımızı meşgul ettiriyorlar. Sözde Ermeni soykırımı da böyle, ekonomik kriz de böyle. Çifte standart uyguluyorlar Türkiye'ye. Ancak herşeyin farkındayız artık. Sektörler Gürses ile konuşmalı Finans Topluluğu'nun müdavimiyim. Ciddi etkinlikler yapıyor. Ancak çoğu akademisyen ve işadamı olan topluluk üyeleri son toplantılarında eskiye kıyas ile grafiğin düştüğünü gördüler programlarda. Ülke "kara çarşamba" krizini yaşar iken, "Kasım 2000 Finansal Krizinin Nedenleri ve Beklenen Sonuçları" tartışıldı! Tartışıldı ama panelistlerde ciddi bilgi eksikliği gözlendi. Bilkent'ten Doçent Faruk Selçuk'un "tahkim yasası" konusunda donanımı yok. Bir eski Hazine Müsteşar Yardımcısı Bülent Payaslıoğlu hatıra anlattı. Tarihi gelişimi sıraladı. 1978'de Aysel Öymen'in genel müdür olduğu dönemde, bir kaç kişinin bildiği ve kasa içinde saklanan anlaşmanın, Emin Çölaşan tarafından nasıl yayınlandığını aktardı. Daha sonra görevinden istifa eden Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel olayı'nı sanki Doçent Güven Sak görmüş -gibi öteki panelistlere göre- başarılıydı. Çünkü Merkez Bankası'nın açıklamasında hiçbir şey olmadığını görenlerden, farkedenlerden. Panelin en başarılısı ise yönetici Prof. Yılmaz Özkan oldu. Bankaların bankacılık yapmadığını, ülkede hiçbir yerde görülmeyecek biçimde "üç ayda bir ekonomik kriz" yaşandığını, hükümetin de halksız olduğunu anlatması dikkat çekti, ilgi gördü. Prof. Özdemir Akmut Hoca seminer gibi panel tertipletmemeli. İyi gidiyordu. Yine hoş gitsin. Herkes istifade etsin, taban da tavan da. Bir kahraman öğretmen Leman Alp 70 yaşında bir eğitimci. 1974'te yeğeni Kıbrıs'ta Rumlarca katledilince "Şehit Ailesi" de oldu. Hocalığı boyunca çağdaş ve memleketsever genç yetiştirmeye çalıştı. Şimdi emekli. Ancak bir olay onu değiştirdi: - Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Halil Berktay (Ermenilere karşı katliam yaptık) yalanı beni sözde Ermeni soykırımı iddialarına yöneltti. Kitabımı bitirdim ve basıldı. Bütün illere bila ücret gönderdim. Bu çalışmalarımı sürdüreceğim. Müfterilere cevap vereceğim. Ah bir de Milli Eğitim Bakanlığı nasıl bir gençlik yetiştirdiğini farkedebilse?