Ankaralı bir işadamı dostum anlattı. Bir Amerikan firmasının Türkiye temsilcisi. Her yıl bayilerini New-York'a, sözkonusu ABD şirketinin davetlisi olarak götürüyor. Son gelişmeler ve teknoloji konusundaki uygulamaları aktarıyor ve öğretiyorlar. Bu sene "vize" için müracaat etmiş, davet yazısını iletmişler. ABD Büyükelçiliği önce "vize" için müracaat dolarlarını alıyor. Cevap olumlu veya olumsuz çıksın yatırılan dolar iade edilmiyor. Önce dolarlar yatıyor, cevap arkasından. Her kişi için ayrı ayrı vize doları. Cevap ilk defa olumsuz. Hiç biri inanamıyor. "Vize" alamayınca da gidemiyorlar. "Acaba çok özel bir husus mu var" diye geçiyor akıllarından. Sonra öğreniyorlar ki Türkiye'den ABD vizesi almak için bir milyon 750 bin kişi sıra bekliyormuş! Küçük dilinizi siz de benim gibi inşaallah yutmamışsınızdır. "Yastık altı" nereye kayıyor? Akademisyen dostlarıma yorumlamaları için rica ettim, "ekonomik kriz"e bağladılar. İşsizliğin had safhada olduğu Türkiye için, ABD'ye gidenlerin bir daha dönmemelerinden endişe duyuluyormuş. Dolayısıyla "vize" için kılı kırk yarıyorlarmış. Ayrıca neredeyse iki milyona yakın insanımızın vize için ödediği dolarları da hesap ederseniz neredeyse bir bütçeye tekabül ediyor. Yastık altları galiba kayıyor gibi. ABD dost ve müttefik bir ülke. AB ülkelerine karşı sürekli Türkiye'nin arkasında. Zaman zaman çok ciddi destekler veriyor. Ama Türkiye bununla ne oluyor, ne ölüyor. Mevcudu korumaya çalışıyor, statükoyu muhafaza ediyor. Ermenistan'da 80 milyon dolar harcayarak Kafkasya'nın en muhteşem ABD temsilciliğini yapıyor şimdi. Yani yanı başımızda. Erivan'da. Bakü'de yayınlanan 525 adlı gazetenin yayınına göre de Türkiye ve Ermenistan arasında barış komisyonu'nun teşkiline karşı çıkan Ermenistan Taşnak Partisi gibi radikal siyasi oluşumları da Ankara'ya karşı yumuşatmaya çalışıyor. Ermenistan'daki ABD Büyükelçisi, Taşnak Partisi yetkililerine Ankara-Erivan arasındaki dipolmatik faaliyetleri desteklemelerini ve aynı zamanda "barış komisyonu" taraftarı olmalarını salık veriyor. Aynı baskı Azerbaycan'a da yapılıyor. Bakü yönetimi, Ermenistan ile diplomatik ilişkilerini geliştirsin isteniyor. Azerbaycan bölgede güçlenmeye başladıkça başına hemen bir sorun musallat ediliyor, böyle şekliyle kalsın diye. Hazar Petrolleri ve doğal gazı konusunda bu denize kıyısı olan ülkeler arasındaki gerilim bunun bir örneği. Karabağ ve Azerbaycan'ın %25'ine yakın topraklarının Ermenistan birliklerince işgali de öyle. ABD politikası Ankara ve Bakü'de böyle. Dünya Bankası ve IMF yardımları ve kredileri de New-York'un ve Washington'ın rızası olmadan etkilenmiyor. Dünya Basını'nın genelde Ortadoğu ve Makedonya konusundaki yorumları, az da olsa Türkiye'nin arka bahçesi Kuzey Irak'a yer vermesiyle gündeme giriyor. Arapça yayınlanan Sharq Al Awsat'ın haberinde ABD'nin Bağdat'a karşı Irak Kürtlerine destek verdiği aktarılıyor. ABD, BM tarafından petrole karşı gıda projesinde Kürtler için %13'lük payı destekliyor. Irak Kürdistan Demokrat Partisi'yle Irak Kürdistan Birlik Partisi bu açıdan mutlu. Ama bölgede ciddi bir Türkmen nüfus olduğu hiç hatırlanmıyor bile. ABD Kürt liderle görüşüyor, Türkmenlerle değil. Üstelik bölgede sadece siyasi sıkıntılar değil, ekonomik sorunlar da yaşayanları etkiliyor. O'nun için insan simsarlarıyla batıya sığınmak için buradan kaçanların sayısı her geçen gün artıyor. Açık denizlerde ve TIR'larda turşu gibi sıkıştırılan bu "insan manzaraları" günümüzün ayıbı. Barış ve başarıya yeni politika Denktaş dün İsviçre'ye uçtu. Buradan Avusturya'ya geçerek BM Genel Sekreteri Koffi Annan ile görüşecek. Amerika, sorunu çözmek için geçtiğimiz aylarda Ankara'ya öneriler götürdü. Fakat kabul görmedi. Hatta dostluk anlayışları tartışılmaya açıldı bu tekliflerle. Kıbrıs'ta darbeyi yiyen Türkler. Toplu mezarlarda yine onlar. Her ay bir evde değişik matem var üstelik. İşte bu gerçekleri aktarmaya gidiyor Rauf Denktaş. İki tarafın eşitliğinin esas alındığı bir ortaklığı aktarmaya Avrupa'da. Washington bu sorunu çözmede başarılı olamadı. Peki Ortadoğu'da oldu mu? Hayır. Arap ülkeleri Filistin'de her gün birçok kanlı çatışmaya artık seyirci olmaya dayanamıyor. Nitekim ABD'nin bölgede kadim dostu Mısır ve Ürdün'de Washington'dan daha başarılı ve uygulanabilir politikalar istiyor. Arafat da Pakistan, Hindistan ve Çin'de sorunu anlatıyor... ABD farkında, İşçi Partisi de "dolar yasaklansın" diye kampanya sürdürüyor. "Kim dediniz" diye serzenişte bulunduğunuzu duyar gibiyim. Evet İşçi Partisi? Ne dersiniz, ABD'nin bölge politikasını yeniden gözden geçirmesi gerekmez mi? Hem kendisi istediği barışı ve başarıyı sağlayamıyor, hem duayen dostlarının üzülmesine mani olamıyor.