DSP kurulduğundan bu yana sabırla bekledi ve her seferinde oyunu artırdı. 1999, 18 Nisan Seçimleri'ne girildiğinde Ecevit'in "temiz politikacı imajı, uzlaşmacı tavrı" birinci parti olmasına faydalı oldu. Ama asıl fırtına gibi esmesi terör örgütü başı Abdullah Öcalan'ın yakalanışı ile pekişti. Önce koalisyon ortağı, sonra DYP'nin desteklediği azınlık hükümeti'nde olması devlette muhkemliğini sağladı. Genel "oynaklık eğilimi" DSP'ye kaydı. Seçimden en büyük parti olarak çıkınca Rahşan Ecevit MHP ile ilgili ileri-geri konuşması bir taktikti, pazarlık gücünü artırmaktı. Çünkü konuşan Bülent Bey değildi, eşiydi; bir bakıma yardımcısı da olsa bağlayıcılığı genel başkan gibi olamazdı. Koalisyon ortaklarını seçmesi kararını dinlenmek için gittiği Kıbrıs'ta verdi. DSP milletvekillerinin çoğu yeni yüzdü. Dolayısıyla DSP'nin kemikleşmiş bir oy tabanı yoktu. Yeni hükümet aynı zamanda bir imtihan iktidarı olacaktı. Nitekim öyle gerçekleşti. Bugün kamuoyu araştırmalarında değil DSP, hiçbir parti neredeyse barajı bile aşamıyor. İktidar partileri ise bundan en fazla nasiplenen. Hafta sonu 29 Nisan'da DSP'nin geciken büyük kongresi var. Bazı siyasi oluşumlar böyle bir mazeret ileri sürse suçlanır, yasal soruşturma başlar. DSP için olmadı. Peki DSP kongre'ye nasıl gidiyor? Şartlarda ne var, ne yok? Senaryolarda neler aktarılıyor? Temenniler ne, gerçekler ne? İşte kulislerde konuşulanlar, tartışılanlar: Önce Genel Sekreter Zeki Sezer'in anlattıklarına bakalım, yeni CHP, soldaki yeni arayışlar ve oluşumlar arasındaki farkı nedir DSP'nin? - DSP taklitçi değil özgün. Evrensel olduğu kadar ulusal. Parti yapısını ve kadrosunu tertemiz tutacak kadar güçlü. Aydın halk ayrımcılığına yer vermez. İnanç özgürlüğüyle ödünsüz laikliği bağdaştırır. Kültür ve ırk ayırımcılığı gözetmez. Zeki Sezer'in belirttikleri Ecevit'in her konuşmasında var. Diyor ki: - Türkiye'nin toprağıyla birlikte binlerce yıllık tarihini de özümseyen barışçı bir ulusalcılığı, Atatürk'ün tarif ettiği şekliyle özümser. Siyasette ve devlette dürüstlüğü temel alır. Tam demokrasiyi hedef alır. Her anlamda halkçı düzeni hedefler. Güçlü ve saygın Türkiye idealini gerçekleştirmek için her türlü çabayı gösterir. Bütün bunları gözetirken kendisine kurucusu, kuramcısı, önderi Bülent Ecevit'i örnek alır. İşte bu kadar. Ecevit tek adam. "Alternatifimiz yok" derken de aynı siyaset yapılıyordu. DSP'de iç muhalefet yoktur. Liderin kararı kesindir. Diyalog grubuna artık aday vermiyor DSP. Tahir Köse'yi çektiler. Oysa grupta bütün partiler temsil ediliyor ve bağımsız çalışıyordu. DSP yeni bir uygulamayla vizyonunu ve vitrinini yeniden değiştirecek. Bakanlar, parti yönetiminde olmayacak mesela. Kongre sonrası bazı bakanlar yönetime kaydırılacak. Revizyona kesin gözüyle bakılıyor. Ertuğrul Kumcuoğlu başta, Aydın Tümen, Tayfun İçli, Hayri Diri, Metin Şahin ve bir Hanım Tayyibe Gülek'in kabinede görev alması bekleniyor. Bütün bunlar Ecevit'in dediği olursa. Ya olmazsa? "Ecevit siyaseti tamamen bırakabilir" diye söyleniyor bu kongrede. Böyle olursa peki halefi kim olacak? Hemen akla Hüsamettin Özkan geliyor. Hakkındaki iddialarla biraz yıprandı ama, yine de prima. Öyle ki Ecevit ayrılsa bile Hüsamettin Özkan'ın kalması gerektiğini düşünen çok sayıda DSP'li mevcut. Ancak Özkan'ın da "Ben Ecevit ile geldim, onunla da giderim" dediği sürekli fısıldanıyor. Bir başka senaryo Ecevit'e kongrede rakip çıkar mı? Hiç mümkün görünmüyor. Çünkü Rahşan Hanım bunun ipuçlarını verdi açıklamalarıyla. Bütün buna rağmen Zekeriya Temizel, Şükrü Sina Gürel'in adı geçiyor. Özellikle adı geçen bir başkası da Rıdvan Budak. Budak'ın yakınları liderlik ve solu toparlamak için Rıdvan Bey'in DSP'de olduğunu savunuyor. Burası böyle de "Ecevit çekilmez, karşı bir adayı desteklemez de kendisi bir halef gösterir mi" konusu da konuşuluyor Büyük Kongre öncesi. İki halefin de İsmail Cem ve Kemal Derviş olduğu ileri sürülüyor. Sayın Derviş'in başarılı olması durumunda merkez sol için girişimler başlatacağı da hızlı bir duyum. Her kongre öncesinde Ankara'da bürokraside bir duraklama gözlenirdi. Fakat şimdi böyle bir durum yok. Kongre "çantada keklik" gibi bir hava var. DSP Genel Merkezi bile normal günler içindeymiş gibi çalışıyor. Heyecansız bir bekleyiş mevcut DSP kesiminde. Mustafa Bey'in gündemi Anavatan Partisi Genel Başkanvekili Mustafa Taşar gündemi iyi izliyor. Kamuoyunun nabzını dikkatli tutuyor vakıfların azledilmesi veya kapatılması girişimiyle, İstiklal Marşımız söylenirken bayrak törenlerine başörtülü hanımların alınmaması konusunda titizlik gösterdi. Bakanlar Kurulu kararının bayrak törenleriyle ilgili kararının yeniden gözden geçirilebileceğini söyledi grupta. Taşar 1983'ten bu yana parlamentoda. Sevilen bir politikacı ve hizmet veren bir siyaset adamı. Yayınlanmış 6 eseri var. Şimdi buna bir yenisini daha ekledi: Türkiye'nin Düşünce Gündemi Milliyetçilik, muhâfazakârlık, demokrasi, dış politika, Türk Dünyası, AB ve 21 Yüzyıl'a bol referansla yeniden yaklaşıyor. Taşar buna devlet adamlığı birikimini de aktarıyor. "Siyasi plânda taşların önemli bir bölümünü yerine oturtacak, politik hoşgörü atmosferinin gelişmesi"ne katkıda bulunacak bir çalışma. Kaosları aşmanın yollarını salık veriyor, Mustafa Taşar. Sayın Taşar, eski Anavatan'ın kuşatan ve kucaklayan inceliğini iyi yakalıyor. Kendi yayını. Kutlarım. Bir yenisini yayınlaması için her şart mevcut üstelik.