Zamlar birbirini kovalıyor. Yeni vergiler geliyor ardarda. Siz hiç böyle istikrara kavuşan bir ülke, gelişen bir çağdaş devlet duydunuz veya gördünüz mü? Bu işin kolaycılığı, basit çözüm yolları. Hafta sonu büyük ihtimal TBMM tatile girecek. Milletvekilleri ülke fotoğrafını seçmenlere izah edecekler. Neresi renkli, nerede lekeler var, flû çıkan yandaki sorun ne, vatandaş soracak, vekili açıklayacak. Halihazır durumu korumak, muhafaza etmek sorunları dondurmakla örtüşüyor. Birilerinin mutlaka yeni şeyler ortaya koyması gerekecek. Bunun için de düşünmek gerek, beyinleri zonklayıncaya kadar çalıştırmak, ortaya bir şeyler çıkarmak gerek. Çünkü sorunlar belli, çözüm önerilerinin de meydana çıkması elzem. Ayrıca yaşadığımız problemler yeni değil. Tekrar. Daha önce gelişmekte olan ülkelerde yaşanmış, yerine de çözüm getirilerek "yeni dünya"lar kurulmaya başlanmış. Biz ise aynı sorunu defalarca yaşamaktan bıkıp usanmadık. Hatta böyle bir lobi oluştu. Enflasyon lobisi, terör lobisi, kriz lobisi vs. Müthiş avanta vuruyorlar lobiler bu tür sorunların uzamasından. Hatta işsizlik de öyle, yatırımların durması da öyle. Vergiler ve zamlar devlet bütçesinin acil paraya ihtiyacı olduğunun işareti. Hazine bürokratları öyle içaçıcı açıklamalar yapmıyorlar. Siyasiler ise, hükümeti oluşturan iktidar partileri de sus pus. Nasılsa bir mesulü var: Kemal Derviş. Oysa vatandaş, parlamentodan bir cumhurbaşkanı çıkaramayan ekonomiyi yönetecek bir ekonomiste de görev vermeyen TBMM'den müşteki. Yok muydu? Onlarca. Sadece Anavatan'da bakanlık yapmış 51 milletvekili var. Ülke, enflâsyonun gerektiği kadar en fazla %5 olduğu yılları da gördü, kalkınma hızının bunu aştığı dönemi de yaşadı. FP'nin TBMM çalışmalarına katılmayarak ayrılmasını iktidar (kaçış çözüm değil) biçiminde yorumlarken, asıl çözümü iktidarın bulacağını da görmezden geliyor. Demokrasi oyunu böyle oynanmamalı. İşte bunun içindir ki doğum sancıları var her yanda. Sırasıyla parlamentodan büyükten küçüğe doğru inelim isterseniz; kim neyi, nasıl doğuracak, doğurabilecek veya tıkanıklığı sürecek? DSP'de sadece Başbakan konuşuyor. Eşi Rahşan Hanım ise DSP programını uyguluyor. Tekel, bütün detaylarıyla hüküm ferma. Sıkı mı biri kalkıp otoriteye ters bir yaklaşımda bulunsun. Ertuğrul Kumcuoğlu "çiftçinin durumu harap. Tütün yasasıyla iyice berbat olacak" dedi. Hemen eleştiri oklarının hedefi oldu. İki senede, iki kriz yaşattı Ecevit Hükümeti. Kulaklarımıza fısıldayan DSP'li dostlarımız "üçüncüsünden Allah Korusun" diyor. Erdal İnönü ve Mümtaz Soysal Hocalar alternatif arıyor. İşte bunun için hafta sonu kongresini yapacak olan CHP'de genel başkan adayı Ertuğrul Günay "DSP ile CHP'yi birleştirmeliyiz. En büyük arzum da bu" diyor delegelere. Solda bir ihtiyaç var, dağınıklıktan şikayet oluyor. MHP çizgisine gelince.. BBP ve ATP ile dünün CKMP ve MÇP'si üç parça. Hükümet ne kadar başarılıysa MHP de o kadar başarılı. Ülkücüler eleştirilere tavanda (cevap bulamıyoruz) diyerek şekva ediyorlar. ANAP'a gelince herkes 1983'teki Özal'ın Anavatan'ını arıyor. 4 Ağustosta büyük kongre var. İl kongreleri bitmek üzere. "Böyle gitmeyeceği"ni mevcut yönetim de biliyor, iç muhalefet de. Lütfullah Kayalar, Vehbi Dinçerler, Eyüp Aşık gibi genel başkan adayları'nın eleştirilerine herkes hak veriyor. Anavatan'ın yerini LDP'ye terkettiği de yaygın kanaat. İktidar böyle, muhalefete gelince, zaten anamuhalefet Fazilet Partisi tarih oldu. Şimdi bir yeni Anamuhalefet fiilen DYP. Tansu Çiller ve arkadaşları neler yapıyor veya neler yapması gerek. Son olarak RTÜK imtihanı iyi verilmedi. Çoğu genel kurulu takip bile etmedi. Memurlara sendika hakkı tanıyan yasa da öyle. Çıkmak için çıkarılan bir kanundu. Yoksa AB standartlarına haiz bir demokratik hakkın kullanımı biçiminde değil. Bürokrasiye gelince; hâlâ imza atmaktan çekinen üst bürokratların sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Sivil toplum kuruluşları "üçüncü sektör" imtihanında sadece "çevreciler" geçer not aldı yangın karşısında. Ya ötekiler? Türkiye'yi yeniden okumak önce yönetimde sorumluluk almışlara düşer. Sonra hepimize. Ve herkes zor olanı tercih etmek durumunda. Yani düşünmeyi. Bir kişiye, bir kuruluşa tabi olmak en kolayı. Düşünmek, birşeyler ortaya çıkarmak ise en zoru. Sorunları kolaylaştırmak ve çözmek için zorundan, yani düşünmekten başlamak vakti bugün.