Mustafa Kemal Paşa'nın eşi Latife Hanım'dı. İstiklâl Savaşımız sırasında da hep yanındaydı. Fotoğraflarda başörtüsüyle kahraman Türk kadınını simgeliyordu adeta. Hem cephede, hem evdeydi. Hiç konuşmadı. Öyle ki boşandıklarında bile o kadar ısrarı geri çevirdi. Hatıralarını yazması ve anlatması teklifi bile ona sıcak gelmedi. Vefat etmeden önce hasta yatağındaki fotoğrafları en son belgeler Latife Hanım'a ait. 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün hayat arkadaşı Mevhibe Hanım da aynı. Hep İsmet Paşa'nın yanında. Bir İstanbul hanımefendisi. Paşa'nın uzun siyasi hayatına rağmen hiç konuşmadı, eşinin işine karışmadı. Reşide Hanım da öyle. İlk sivil cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın eşi "first leydi" kocasının zindan günlerinde bile medyaya demeç vermedi. Medyatik olmadı. Açıklama yapmadı. Devlet işine karışmadı. Cemal Gürsel'in eşini acaba kaç kişi bilebilir? Cemal Ağa Ailesi tarih sahifelerinde yerini aldı. Yorumu tarihçilere bıraktı. Atifet Hanım, Cevdet Sunay'ın eşiydi. İzledikleri askeri tatbikatlarda bile iri siyah gözlükleriyle Sunay Paşa'nın hemen yanında yerini alır, ama hiç açıklama falan yapmaz, demeç vermezdi. Emel Korutürk ressamdı. Sanat yanı ağırdı. Galerilerde O'nu Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ile birlikte görmek mümkündü. Renklerden, peyzajdan, natürmorttan yanında konuşulurdu ama, öteki konulara hiç girmedi. Ağzını açmadı. Sekine Hanım'a gelince sabırla hastalığını yenmeye çalıştı. Kenan Paşa da ona yardımcı oldu. Hastalığını bile konu etmedi, konuşmadı. Kenan Evren de hâlâ O'nun hatıralarına sadık bir eski cumhurbaşkanı. Protokola ise Kenan Paşa hep kızlarıyla iştirak etti. First Leydi'lerde konuşma ve öne çıkma dönemi Semra Özal ile başladı. Hem etkili oldu, hem dikkat çekti. 2. sivil cumhurbaşkanı Turgut Bey de sürekli anlayışla karşıladı. Nazmiye Demirel de devletin zirvesinde 40 yıldır ya başbakan, ya cumhurbaşkanı eşi olarak yer aldı. 1960'lı yıllarda kuaförü berber Nuh'u Moskova'ya beraberinde götürünce olay oldu. Manşetlere taşındı. Bir daha da böyle bir olaya rastlanmadı. Hiç konuşmadı, bu ilkesini Beyefendi'nin yanında neredeyse yarım asırdır koruyor. Ahmet Necdet Sezer en az konuşan sivil Cumhurbaşkanı. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'ndan itibaren belli gündeki birkaç konuşması ufuk gösterdi, tartışma konusu oldu. Çankaya'da 2. Semra, Bayan Sezer ise ilk defa Hollanda'da konuştu yaklaşık bir yıl içinde. Muharrem Sarıkaya'nın haberine göre Prenses Margariet (anlaşılan kadıncağız ne televizyon izliyor, ne kitap okuyor, ne de bilgi zengini çünkü zaping yaparken bile TRT İNT'te Türkiye'yi tanımak herzaman mümkün; kadınlarımız kapalı mı, açık mı, yoksa her demokratik, laik, çağdaş ülkede olduğu gibi her ikisi de mi mevcut? Tuzak bir soruyla hedef şaşırtıyor aklınca Bayan Sezer'e sormuş "Türkiye'ye dönünce tekrar örtüneceksiniz değil mi?" First Leydi'miz de "Ben hayatım boyunca örtünmedim" demiş. Çağdaş Türk kadınını anlatmış ve çoğunluğun türban takmadığını aktarmış. Bayan Sezer'in ilk demeci de böylece medyaya yansımış oldu. Prenses'e benim de bir sorum var "Siz krallıkla mı idare ediliyorsunuz? Örnekleri çok azaldı dünyada. Hızlı bir demokrasiye dönüş var. Halkın seçtikleri geliyor yönetime, babadan oğula mirasa dönüşmüyor değil mi?" Türkiye Cumhuriyeti hukukun üstünlüğünü hedef almış, insan haklarına saygılı bir demokratik ülke. Herkes de özgürlüğünü sonuna kadar kullanabilir. Afyonlu hukukçu Ahmet Bey Cumhurbaşkanı, öğretmen Semra Hanım Çankaya'ya oturabilir. Peki mesela Rotterdamlı bir hukukçu, öğretmen eşiyle gelip Saray'a seçilebilir mi? Ankara'da gülmece "Başkent Fıkraları"na emekli MEB Müfettişi Ökkeş Önemli de katkıda bulundu... Merkep, sahibi tarafından kendisine verilen bir avuç samana karşılık köpeğin önüne konulan et parçaları ve kemiğe imrenmektedir. Köpekten sırrını sorar. Sahibini görünce sıçramasını, kuyruğunu oynatmasını, ses çıkarmasını salık verir köpek. Gerçekten köpek sahibini gördüğünde öyle yapmaktadır. Kendisi de imrenir ve bol saman için aynısını yapar. Ancak canı acıyan mal sahibi merkebi bir güzel döver. Yoldan geçen katır durumu görür "geçmiş olsun" der ve ekler "Herkes köpeklik yapamaz. Kendine gel. Samana az da olsa razı ol." Sadece Nasreddin Hoca değil, Beydaba ve Lafonten'den de anlatımlar var. Başkent'te.