Denizcilik sektöründen bir grup arkadaşla birlikte sohbet ediyoruz Başkent'te. Tatilden yeni dönmüş bir dost Mahmut Bülbül anlattı onca denizciyi bulunca: "Fethiye'de tekne turuna katıldım. Tekneye kaç kişi alınacağı yazılı. Üç misli yolcu aldılar. İkaz ettim. Trabzon'da bir kaç yıl önceki ölümle neticelenen deniz kazasını anlattım. Tınmadılar. Seyahat içime zehir oldu. Geldim önce Sahil Koruma'ya şikayet ettim. Sonra da Denizcilik müsteşarlığına. İlkinden cevap aldım, hemen aradılar. Müsteşarlık umursamadı bile. Sizce neden?" Herkes birbirine, baktı gülümsedi ve özetlediler "Yasalar uygulanmıyor. Denetim gerektiği gibi değil. Kontrol edenlerin eğitim düzeyi de buna mani" Siz artık gerisini tutabilirseniz tutun. Denizcilik sohbeti derinleşiyor. Aynı gün "Talipli" isimli kimyasal tanker gemisi kızağa konuluyor. İlgili bakan Prof. Ramazan Mirzaoğlu'na göre Türk denizciliği 2 gerçek bir reel sektördür. Katma değer ve istihdam ortaya koyuyor. 150 bin ton kadar limanlarımızdan yük taşınıyor. Bunun %70'ini yabancı gemiler sırtlıyor. Buna rağmen denizcilik sektörü ülkeye yılda 5-6 milyar dolar döviz girdisi sağlıyor. Resmi görüş böyle. Reel sektör ne düşünüyor peki? Bakanlıkta meslekten başarılı bir bürokrat Kadir Durmuş'tu. Üstelik düşüncesi de sayın bakanla örtüşen bir kamu görevlisi. Ancak Deniz Ulaştırması Genel Müdürlüğü'nden alındı. Dolayısıyla bakanlıkta konuya hakim uzman sayısı fazla değil. Ancak bakanlık daha önce sadece Deniz Ticaret Odası'nın görüşlerini alırken, artık sektördeki bütün kuruluşların değerlendirmelerine ihtiyaç duyuyor. Nedir bunlar: - Gemi Mühendisleri Odası, Gemi Makinaları İşletme Mühendisleri Odası, İTÜ Denizcilik Fakültesi Derneği ve Vakfı (DEFAV), Kaptanlar Derneği, Kılavuz Kaptanlar Derneği vs. Ancak işin içine bürokrasi girince öyle ağır bir çarkın içine giriliyor ki, bekle ki cevap gelsin. Deniz Nakliayt TAŞ özelleştirildi. Türkiye Denizcilik İşletmesi yolcu taşımacılığında, pilotaj hizmetlerinde başarılı ve bunlar altın yumurtlayan tavuk. - Gemilerin çevre kirliliği yaptığı, özellikle sahillerimize sintine boşalttıkları, bunun cezasının da az olduğu gerçeği vardı. - Şimdi yasalar iyi. Yeter ki uygulansın. Cezalar artırıldı. Çevre kirliliği deniz yoluyla %3-17 arasında. Ayrıca kanunlar da buna mani. Ancak üç aşağı beş yukarı mesela İstanbul'da Tuzla Belediyesi'nde bir, Büyükşehirde 2, sahil güvenlikte 3, liman'da tek bir araçla kontrol yapılıyor. Bunların sayısı artmalı. Denizcilik eğitimi veren okullar yeterli. Ancak onların da imkanları, kaynakları, kadroları, laboratuvarları kafi değil. Tümü yenilenmeli. - Bu sektör üç tarafı denizle çepeçevre sarılı bir ülke için kafi mi? Gemiler yurt dışına satılıyor - Elbette değil. Rahmetli Özal döneminde sektör tırmanışa geçti. Ancak bazı kötü örnekler mesleği tıkadı. Dışardan sağlanan yabancı kredilere Emlakbank kefildi. Borçlar ödenmeyince sıkıntıya düştü ülke. En son Japonya 200 milyon dolar kredi verdi. Tersaneler kullanacaktı. Dağıtımda kavga çıktı. Kredi geri döndü. Devletten devlete olan anlaşmalarla krediler hakkı olana verilmeli. Ankara'yla ilişkisi fazla olana değil. Yoksa bu sektör gerektiği gibi değerlendirilse dövize boğuluruz. - Örneklenebilir mi? - Gemi inşasında iddialıyız. Danimarka, İtalya, İspanya ve İngiltere başta bu ülkelere gemi satıyoruz. Önümüzün açılması için 7 Temmuz 2001 tarihindeki gümrük kararnamesinin gözden geçirilmesi gerekir. Çünkü kullandığımız malzemelerin %40'ı ithal. Gümrük girişleri aynı günde olmazsa çok ağır yük getiriyor. Heyecanları alıyor. Her gemi başına 12 milyon dolar ülkemize döviz kazandırılıyor. İnşa edilen gemilerin %55'i satılıyor. Gerisi Türk bayrağıyla çalışıyor. Bunlar da günde ortalama 5-7 bin dolar döviz kazandırıyor memlekete. Had safhada sipariş alınıyor, çağdaş teknolojiyi Türkiye yakaladı. Üretimleri aranır halde. Bürokrasi azaltılsa, bu imkan artacak. Uluslararası klas kuruluşları da övgü yağdırıyor. 14 ayda da bir gemi yapabiliyor Türkiye. - Nerelerde? - İstanbul başta. Sonra Karadeniz Ereğli. 40 tersane var. 200 bin kadar insan çalışıyor buralarda. Aileleriyle birlikte 800 bin kişi ekmek yiyor. - Bundan sonra neler olmalı? - Deniz ihmal edilmez. Edilmemeli. Hâlâ da umutluyuz. Ankara köstek olmasın, bürokrasiyi azaltsın yeter. Bir de öz kaynağını kullanan, kendisi kredi bulabilen kuruluşlara yardımcı olmalı, boğazını sıkmamalı. Gümrük Birliği şartları aleyhimize çalışmamalı. Bunlar fazla yer tutmaz devlet hayatında. Ülkemizin ve insanımızın önünün açılması şart. Medyada denizcilik sohbetlerini hep Prof. Mümtaz Soysal Hoca yapacak değil ya! Gazetecilikte yeterli lobisi olmayan Denizcilik sektörüne hizmet hepimizin görevi.