Kemer sıkmaya alışık bir milletiz doğrusu. Delik kalmasa bile ne gam yöneticiler için. Eskiden hep "enkaz devraldık" derlerdi, şimdi "yılların birikmiş sorunu" deniyor. Değişen bir şey yok. Ancak vatandaş iyi ve kötü yöneticileri fark etmede mahir, kim ne derse desin. Bugün Bakanlar Kurulu toplanacak ve ekonomik krizi aşmak için tasarruf tedbirleri açıklanacak. Bundan şunu anlamak kolay "kırk ampullü avizeden varlıklılar 39 ampulle idare edecek bir ampul çıkararak; tek ampulle aydınlananlar ise mevcudu tümüyle kapatarak, karanlığa gömülecek!" Ne alâ memleket, ne güzel yönetim anlayışı!?.. Siz hiç genel müdür odası gördünüz mü? Padişahlara fark atarlar! Oysa tasarruf tepeden başlamalı. Var mısınız ilgili genel müdürlükleri alâkalı olduğu yere gönderelim. Denizcilik müsteşarlığının ne işi var Ankara'da? Gitsin bakim İskenderun'a. TPAO Batman'a, yahut Adıyaman'a. Petrol orada çıkıyor ülkemizde. Herşeyi merkezde toplarsanız olacağı bu. Bakalım nasıl netice verecek? Rahmetli Özal da iktidara geldiğinde hemen lojmanların satışından işe başlayacaktı. Karşısına öyle bir "lojman lobisi" çıktı ki yönetim feleğini şaşırdı. Çok klasik tedbirler duyumlardakiler.. personel, taşıt alımı, ulaştırma giderleri, kamu tesis, arazi ve binalarının satışı. Hep ısıtılıp sofraya getiriliyor. Zaten bugün "evet" deseniz, en az bir yıl sürer. Vatandaşın takatı ne kadarını çekebilir acaba bu sürenin? Bir yandan öyle diyeceksin, bir yandan neredeyse bir trilyon liraya yakın yeni araç alacaksın Başbakanlığa! Haydi canım. Güldürmeyin beni. En doğru tedbir emekliliği cazip hale getirmek, ancak yerine yeterince personel almak. Bu tasarruf da kamu hizmetlerini aksatmamak kaydıyla yapılabilir. 25 bin makam otosu.. Aman Allahım. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar hovardaca kamu imkanları kullanılmıyor. Kamu hizmetlerini gönüllü insanlar yapmalı. Cazibesi kaldırılmalı. Makamlar birer atlama taşı biçiminde kullanılmamalı. Ek göstergesi, maaşı bile düşürülmeli. Çünkü çok sayıda kamu görevlisi emeklilikte faydalı olur düşüncesiyle hep genel müdürlük kulisinde. Bütün bunlar eşitlense, kavga bitecek, yarış hizmette olacak. Başkent'te yoğun bir TBMM Gündemi var. Danışma kurulu bugün toplanıyor. Başbakan Ecevit ile ilgili DYP'nin, Hüsamettin Özkan için FP'nin gensoru ve soruşturma önergeleri gündeme geliyor. Esnaf sokaklarda sesini duyurmaya çalışırken, hükümet kamu'da ücret dengesizliğini gidermek için yetki yasa tasarısını TBMM'ye taşıyor. İhtisas komisyonları da harıl harıl çalışacak. Kolay gelsin!. Dengeler değişiyor Muhalefet partilerinin sesi çıkmaya başladı. İstanbul ve Antalya'daki mitingleri heyecan getirdi. Liderler vatandaşın ayağına gitmeye başladı, çarşı-pazar birlikte dolaşıyorlar. Zaman zaman siyasilere olan güven kaybından protestolara uğrasalar da genelde ilgi görüyorlar. Son kamuoyu araştırmaları da onları sevindirdi. "Bugün seçim olsa hangi partiye oyunuzu verirdiniz" sorusuna gelen cevaplar şöyle: "- DYP %18.2, FP %11.6, DSP %10.4, MHP %10.1, CHP ve ANAP %6.2" Fakat kamuoyu araştırmasının ilginç yanı birinci gelen kararsızlar: %34.9. Liderler sıralamasında da Ahmet Necdet Sezer %19.8, Tansu Çiller %18, Devlet Bahçeli %9.8, Bülent Ecevit %9.7, Recai Kutan %9.7, Deniz Baykal %6.6, Mesut Yılmaz %4.2, Kemal Derviş %3.6 şeklinde. Kamuoyu araştırmalarında vatandaş da anketörlere bir soru soruyor. "- Hükümet gidici mi?" Bir başka soru da "57. Koalisyon hükümeti başarısız. Ekonomik kriz için alınan tedbirler fayda etmezse, Kemal Derviş'in siyasete gireceği haberi doğru mu? DSP'den mi, CHP'den mi, yoksa yeni oluşturmaya çalışılan merkez sol'dan mı politikaya "merhaba" diyecek?" Vatandaşın bir başka sorusu da kimin uzatmaları oynadığı? İktidar mı, muhalefet mi? Türkiye'de dengeler değişmeye başlamasının ipuçlarını vermeye başladı. Ancak bir dikkat çeken husus liderlerin ve partilerin hiç değişmeyen kemik oylarını aynen korunmaya mütemayil olması. Ne dersiniz? Başkent fıkraları Öyle dedimse hemen inanmayın. Çünkü bugünlerde Ankara'daki kulislerde anlatılan fıkralar hep Nasreddin Hoca'dan. Gelişmelere adapte ediliyor. Örtüştürmeye çalışılıyor. İşte bir tanesi: - Hoca, ahırda merkebine yem verirken anahtarını düşürür. Kapının önüne çıkar. Anahtarını aramaya başlar. Görenler ise sorarlar Hoca'nın ne aradığını? Molla Nasreddin "Anahtarımı" der. "Nerede düşürdün?" sorusuna da "ahırda" deyince ahbapları çıkışır: - Hoca hiç ahırda kaybedilen, düşürülen anahtar sokakta aranır mı? Hoca cevabını hemen verir; hiç altında kalır mı? - Ne yapayım, ahır karanlık; önündeki sokak aydınlık. Anahtar aydınlıkta bulunur, karanlıkta değil.