Geceler gerilemeye çevrildi dün. Çünkü 21 Mart'ta öyle oluyor. TBMM de ışıl ışıldı. 21 Mart Nevruz Günü dolayısıyla bölgesel özellikleri havi giysili okullar milletvekillerinin öncülüğünde parlamentodaydı. Kültür Bakanlığı da, sayın Ömer İzgi'nin girdiği genel kurul kapısı önündeki salonda "Nevruz ve Halk Kültürleri Sergisi" açtı. Bütün Türk Cumhuriyetlerinden yansımalar vardı şövalyelerde. Renk renk gökkuşağı sardı salonu. İzleyenlerin bir kısmı ise hüzünlüydü bu günde. Nedenini sordum birkaçına. TBMM tasarrufa gidiyor. Bazı sözleşmeler yenilenmiyor, geçici görevli bazı personel yerine gönderiliyor. Ciddi bir personel değişimi gerçekleştiriliyormuş meğer. Peki ne zaman? Sayın Başkan İzgi birkaç gün sonra gideceği Türk Cumhuriyetleri gezisi sırasında. Geldiğinde şişirilmiş kadrolar normale dönecek(miş) bu değişik KİT anlayışında. Danışmanlar, müşavirler sıkıntıda TBMM'de. DYP Grubu vardı, DSP vardı ayrıca. "Baba"dan kalan bir geleneği yaşatıyor DYP. Otobüslerle 81 ilden gelen kadın ve gençlik kolları temsilcileri grupta gövde gösterisi yaptı. Bir kısmı yol yorgunuydu ama avucunun içi parçalanırcasına "Çiller Başbakan" tezahüratından geri kalmadı. Ata'ya şikayet'e gittiler sonra. DYP atılımı sürdürüyor. Özellikle büyükşehirlerde mitinglere başlıyor. İlki 7 Nisan'da Antalya'da. 14'ünde Temsilciler Meclisi toplanıyor. Çiller'e sadece alkış gelmedi; geyik boynuzlu bir pala, bol çiçek hediye edildi. Çok renkli fuları ve laci giysileri içinde Sayın Çiller kolej talebesi gibiydi. Ecevit'e çattı, Mesut Yılmaz'a giydirdi. Fakat kendini tekrar etmekten de geri kalmadı. Daha önceki grup toplantılarında da, bir akşam önce Kanal 7'de Ahmet Hakan'a da aynı şeyleri söyledi, yineledi görüşünü, eleştirilerini. İşte birkaç not: - Türkiye'deki bunalım temelde siyasi bir krizdir. Başbakanlık makamı boş. İktidarın 350 milletvekilinin içinden bir tane ekonomi bilen yokmuş ki, bu hükümete tayin ettirildi sayın Derviş. Çiller'e göre Ecevit iktidarları hep böyle. Daha önce de birkaç bakan, yolsuzluktan mahkûm olmuştu. Şimdi de 5 katlı bir hortumlama dönemi yaşanıyor, soygunlar milletin sırtına yükleniyor. DİE rakamlarını not aldırdı Çiller konuklara, seçmenlere. Sonra da ekledi "Demokrasi siyasi sorumluluk alabilmektir. Millet şimdi muhatap arıyor ama bulamıyor. Çünkü iktidar kendini kurtarma savaşı veriyor." Başkent'te bakalım geceler ne kadar kısalacak, aydınlık ne kadar yansıyacak? Parlamento dışı TBMM içinde olmayan çok sayıda parti var. Bir kısmı CHP, BBP, DTP, MP, TİP gibi daha önce mecliste temsil edilmişlerdi. Hatta grupları vardı bir kısmının. Şimdi dışardalar. DTP iktidar ortağı olarak seçimlere girdi. Cindoruk ayrıldı. İsmet Abi (Sezgin) geldi, yenilgi sonrası. Ancak hep (Demirel'in Partisi) olarak anıldı. Bir ara "Baba"nın başa bile geçeceği iddia edildi. Şimdi dondu. Peki ne yapıyor DTP? Yoğun bir arayış içinde. Ziyaretlerine gittiğimde kurmaylarının tespitleri, yönetime iletilmek üzere değerlendiriliyordu. Birkaç ipucu istedim. "Yeni Ses, Yeni Mesaj, Yeni Yüz" mü dedim? Hayır diyemediler. Ancak eklediler "Tecrübelilerin de birikimlerinden istifade etmek gerek" Elbette öyle. Uzun ince bir yol Aşık Veysel Şatıroğlu'nun 21 Mart ölüm yıldönümü (1973). Kendisini ben 1952 yılında Kilis Özyurt Sineması'ndaki bir konserinde tanıdım. Eşiyle birlikte gelmişti, elinde sazı. Sonrasında 1963'te Hocamız Bekir Sıtkı Erdoğan, Aşık Veysel'i Site Koleji'nde İstanbul Liselerarası Kültür ve Edebiyat Kolları Birliği'nin bir etkinliğinde davet etmişti. Yine yanında eşi, elinden tutmuş getirdi, oturttu, sazı eline verdi. Veysel başladı çalmaya. Para topladı öğretmenler sonra Aşık'a verilmek üzere. İlk gördüğüm aşık, Veysel oldu. 7 yaşında yakalandığı çiçek hastalığından gözleri görmüyordu. Istırabı daha başkaydı "Ne yazık ki bana olmadı kısmet/Düşmanı denize dökerken millet" diye yakarıyordu. Kültür Bakanlığı'nın "Dostlar Seni Unutmadı Aşık Veysel" isimli çalışması ve özellikle fotoğrafları enfes bir referans. Bir dönemin, bir sanatçının, bir vatanperverin bilgi ve belgesi. Başta fukaralık, sağlık sorunları kadar onu etkilemiş... Bütün Anadolu'yu gezmiş. Akıl gözüyle, bütün güzellikleri dizelerine ve sazına taşımış. Bir tespit aktarayım dizelerinden (Dünyanın en zengin aklını gördüm/Sermayesini sordum dedi ki "okul"). Halka deyişleri de önemli "Devri Cumhuriyet asrı yirmi/Uyan bu gafletten uyuma yurttaş/Dünya ayaklanmış aya gidiyor/Uyan bu gafletten uyuma yurttaş." İşte günümüze de bir nazire "Dost dost diye nicesine sarıldım/Benim sadık yarim kara topraktır." Bir başkası da şöyle: "Yiğitlik, cesurluk yılmaz yorulmaz/Tembellere hazır sofra kurulmaz."... Bütün sanatçılar İstanbul'dan, politikacılar Ankara'dan ziyaretine gidiyor sanatçının. Tümgeneral Fuat Uyar'la da garnizonda kahvaltı yapıyordu. Değer, kıymet bilmek, işte bir vefa örneği. "Güzelliğin on para etmez/Bu bendeki aşk olmazsa"ya ne diyeceksiniz peki? Rahmet üzerine olsun.