Hâl-ü pür melâl fotoğrafları

A -
A +

Yerel Televizyonlar Birliği "kamu ve özel radyo-televizyon yayınları ve yasaları sempozyumu" düzenledi. 1195 radyo ve 260 televizyon temsilcisinden 25-30 kişi takip etti gün boyunca! Tatil günümü buraya hasrettim bana gelince. Gün boyu Ziraat Bankası'nın Tandoğan Medyanı'nda o lüks toplantı salonundaki tartışmalardan keyiflendim, istifade ettim. Gelmeyenler kaybetti. İyi ki meslek kuruluşlarımız var, sesi az çıksa da. Bir duayen meslekte Ülkü Kuranel'e göre reyting arzusu herkese yanlış yaptırdı. Yerleşmiş bir demokrasi kültürü olsaydı başta özgürlük, tarafsızlık iyi değerlendirilirdi. Demokrasi anlayışındaki eksiklikler kamu yayıncılığını derin etkiledi. Çok seslilik yanlış anlaşıldı ve uygulandı. Kamu duyarlılığı sadece TRT'de değil, bütün yayın kuruluşlarında olmalı. TRT'ye gelince kendi özel izleyicisini artık ortaya çıkarmalı. Televizyon yayınları çılgınlığa kadar vardı. Toplumun değerleri zorlandı. Halk incindi. Haber-yorum birbirine karıştı. Pasif ve bilgisiz bir toplum oluşturuldu. Eğlence ağırlıklı yayın tehlikeli bir hâl aldı. Demokrasi, hukuk ve kalite için, reyting endişesi olmadan bir yayıncılık anlayışı şart. İstanbul Milletvekili (ANAP) Bülent Akarcalı medyanın bağımsızlığını kaybettiği görüşünde. Anadolu basınının sesini ve imkânını yükseltmek gerek. Meslek örgütlerinin de ciddi bir tavrı yok. Arayışı yok. 4000 gazeteci işsiz. Ayrıca da halk ucuza yozlaştırılıyor. Nedeni de reyting. Prof. Nevzat Yalçıntaş hem siyasetçi, hem akademisyen, hem de istemeyerek de girse bir meslektaş olarak aktardı düşüncelerini. Başta RTÜK yasası demokrasiye yeni tehlikeler ve tercihlerle geliyor. Gerektiğinde "hayır" diyebilecek "hür aydınlar"a ihtiyaç var. Ancak öyle değil, İstanbul Üniversitesi'nin icadı "ikna odaları"nda parlamentoda bile "hayır"lar bir müddet sonra "evet"e dönüştürülebiliyor. Yalçıntaş Hoca'nın bir de çağrısı var; RTÜK Yasası'nı televizyonlar mesela Chopen'in "cenaze marşı"nı yayınlayarak kınamalı. Siyasiler olmayınca medya da bu tür toplantılara ilgi göstermiyor. Uluç Gürkan (DSP), Doçent Gökhan Çapoğlu (DEPAR), Ali Dinçer (CHP), Saffet Arıkan Bedük (DYP). RTÜK Başkan Yardımcısı Fatih Karaca dostumuz yönetti oturumu. Ötekini Prof. Gökhan Uzgören Hoca. Çok sayıda İstanbul ve Eskişehir'den konuk öğretim üyesi var. Seyirciden fazla. Prof. Ahmet Şahinkaya dedi ki: "Televizyon yayıncılığında gidişat dijitale doğru. Uydulardan dijital yayın kolay. Karasal yayın ise zor ve pahalı. Bir zamanlar uydu yayıncılığında Türkiye liderdi. Bu avantajı yerinde ve iyi kullanarak sürdürmeliyiz. Dijitalde de örnek ve öncü olmalıyız. Kararlı gitmeliyiz. Fiber optik alt yapısını tamamlamalıyız. Yenilikten korkmamalıyız. Hukuk ve siyaset televizyon yayıncılığını engelliyor." Prof. Mehmet Kesim Anadolu Üniversitesi'nden. Bakın neler dedi: - Önce lüks otomobil ithal ettik, yolu sonra yaptık. Dijital, sayısal yayıncılık olsaydı fişe takınca görüntülü telefon, televizyon, internet, hatta eğitimi birlikte kullanacaktık. Şimdi yatırım gerekiyor, yasa lâzım. RTÜK'ün frekanslarla ilgili daire başkanı Muhsin Kılıç'a sordum böyle bir dönemi İtalya da geçirmiş. Kargaşa olmuş. Bugün düzenleme yapılmazsa frekans kirliliği ve yeterince kullanamama sorunu sürecek. Türkiye'de "zaman paylaşımlı televizyon" müracaatı ise hiç yok. Karasal bir ortamda; sayısal, dijital bir yayıncılık Türkiye'ye biraz zor yerleşecek. Devletin televizyonu ise birinci kanalda %72, ikinci kanalda %44'lük bir alanı kapsıyor. Toplantılarda hedef kitleyi bilmek önemli. Telekomünikasyon Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Erdinç frekans planlaması ve yeni teknolojileri biliyor, ama, izleyici rakamlara boğulunca rehavet çöktü istemese de. Taşralı televizyoncular çok sorguladı. Ters çevirirsek keşke bu tür toplantıları taşrada da yapsak. En azından bölge milletvekili ve mahalli yönetim yetkilileri halka bir şeyler anlatmak ve ikna durumunda kalırlar. Yoksa... Dayanışma günleri Yerli yabancı çok sayıda meslektaşımızın katıldığı "Uluslararası Gazetecilik Dayanışma Günleri" Ankara'da devam ediyor. Deve dişi gibi adamlar gelip ahkâm kesiyor. Gazımızı alıyorlar. Buna rağmen iyi bir gelişme olayı tartışmak, değerlendirmek, gereğini yapamazsak da bir sonraki nesle bilgi ve belge bırakmak. TBMM eski Senato Salonunda iletişim fakültesi öğrencilerinin de izlediği toplantıda Başkan Ömer İzgi iddialı şeyler söyledi, temenni etti. Ama mevcut uygulama öyle değil. Sermaye-Medya ve Politika İlişkileri sağlıklı yürümüyor. Her kesim bunun acısını çekiyor. Yine de inadından vazgeçmiyor. İzleyiciler her konuşmacıya "doğru söylüyor" diye tasdik etse de henüz sektörde bir şey değişmiyor. Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı Kemal Saydamer'in belirttiğine göre her kesimde "güvenirlik azalıyor..." Toplantıda Uluç Gürkan anlattı, Ali Ilıksoy (DSP) ve Oktay Vural (MHP) de dinledi: "- Siyasette de güvenirlik dibe vurdu. Bu Avrupa'da da aşağı iniyor. Her kesimin payı var bu dibe vuruşta. Nürenberg Mahkemeleri sırasında, Yahudileri kurtarmaya çalışan bir kamp müdürünün, hafifletici sebeplerden dolayı beraat etmesi bekleniyor. Ancak sanık karşı çıkıyor: "Hitler ve arkadaşları bu soykırımı gerçekleştirirken ben de seyirci kaldım. İdam edilmeliyim." Seyirciler için kıssadan hisse işte.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.