Utkay'ın sünnet düğününe gittik bir grup arkadaşla. Annesi Sadegül Er ve dedesi Gazi Er karşıladı Hekimevi'ndeki merasim için. Kurtuluş Parkı ve Vedat Dalokay Nikah Dairesi'nin hemen karşısındaki sosyal tesisleri değnekçiler gösteriyor. Sizi dövecekler gibi geliyor önce, ancak park parasını bastırınca öteki gelen müşteriye doğru koşuyorlar. Tartışma yok, kızıveriyorlar... Hekimevi'nden müzik sesi geliyor. İki gelin arabasının arkasına duruyorum. Bahçede kocaman bir nikah pastası. Ancak sünnet düğünü içerde, kapalı yerde. Aaaa iki gelin de burada.. Yani aynı gecede, aynı salonda üç gelin, bir sünnet düğünü gerçekleşiyor. Hiç biri de birbirini tanımıyor. Havalar alabildiğince sıcak. Gece de olsa terde sırılsıklam olmayan yok. Tek kişilik orkestra hem çalıyor, hem söylüyor. Önce kendisi, sonra yeni gelen sanatçı gerekli alkışı almadıkları için konuklara bir fırça, bir fırça sormayın gitsin. Tezahürat başlıyor ama misafirler "memleket meselesi" konuşuyor. Dört düğün bir arada yapıldığına göre vatandaşın sıkıntısını görmemek için kör olmak gerek. Belki de düğün sahipleri en yakınlarını bile davet edemedikleri için kendilerini affedemiyorlar. Ancak körolası geçim derdi, hepsinin fevkinde. Alkışa bile vakit ayıramıyor. İlla da memleket meselesi, illa da hayat pahalılığı. Bu ne arayış!? Süpermarketler bile promosyon yapıyor satışlar artsın diye. Otomotiv sektörü neredeyse kapı kapı dolaşıp pazar arıyor. 8-9 ay öyle sıra bekleyip, otomobil sahibi olmak tarih oldu, mazide kaldı! İç göç tersine döndü dersem yeridir ve inanın. Büyükşehirden artık vatandaş köyüne avdet ediyor. Başbakan Ecevit inanmıyor sadece. Hatta gönül koymuş Genelkurmay'ın bildirisine "Ekonomi iflas noktasında gösterilmiş. Şaşırdım. Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a kaygılarımı ilettim." diyor, yürümeden, durduğu yerde, yapışarak. Arayış da Bülent Ecevit'in 1980 Askeri müdahale sonrası çıkardığı derginin adı. Şimdiyse insanımızın fiili durumu. Yoğun bir yöneliş ve arayış içinde. "Ne edeyim, ne yapayım" diyor... Vatandaşın bekleyişi Kamuoyu araştırmalarından ortaya çıkan sonuca göre Türkiye'de (kararsız ve hiçbirini desteklemeyenlerin oranı) %37.5 ile arayış halinde olan ciddi bir vatandaş kitlesi var. Erdoğan ve arkadaşları ondan sonra geliyor. Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına gelince; yani öteki Bülent Arınç, Abdullah Gül ve Abdüllatif Şener dahil bir çekirdek kadro. Ancak Meral Akşener olayı göstermiştir ki, kurucular kurulunda titiz davranılmalı. Alucra'daki şenlikte Meral Akşener "ikinci adam" gibi ilgi gördü. Gönülleri fethetti, Karadeniz'de. Böyle bir oluşumdaki mutluluğu gözlüğünün camından dışarı yansıyordu. Ama uzun ömürlü olmadı. Eleştiriler kabullenilir, veyahut reddedilir. Fakat "yeni oluşum"un fotoğrafı "merkez sağ" gibi olmalıdır. Hatta içinde memleketsever solu da barındırmalıdır. Çünkü Mesut Yılmaz ve korosu Anavatan'ın başında iken bu imkan iyi tespit edilmeli, Özal gerçeği iyi okunmalı. Bu konjonktürün geleceği hep böyle olacak değil ki? Aile fotoğraflarının çekiminde nelerin dikkat edileceğine karşı taraf değil de, önce kendilerinin karar vermesi gerekir. Arayış bütün hızıyla sürüyor ülkede. Bir umut, bir ışık bekleniyor. Başbakanlıktaki "yazar kasa" ve "tanker" eylemi, Hatay'da bir esnafın banka görevlilerini rehin alması, İstanbul'da güvenlik görevlisinin çalıştığı yeri soyması, son olarak örnekleri çoğaltmada Akkise'de bir ölü, 8 yaralıyla neticelenen çatışma, sosyal olaylar olarak iyi algılanmalı. Kişiler ve kurumlar güven tazelemeli. Özlemlerle örtüşen halk yiğitleri ortaya çıkmalı, tekrar yüzler ve resimler değil. Türkiye'de yol ayırımında, insanlar kavşakta birikiyor. Değişimler şansını belki artırabilir. Elitlerimiz sorumluluğun bilincinde olmalı. Güven bunalımı bir müddet daha devam ederse belki yastık altı üç-beş ay daha idare eder, ama Türkiye kaybeder, salonlarda bir yerine 4 değil, 14 düğünü birlikte görürsem, şaşmam. Belki de kendi kabuklarına çekilip, aile içinde moral bulmaya çalışılacak.