"Hiçbiri" ve "kararsızlar" artıyor
En son bir kesim meslektaşları karşı çıkmasına rağmen "muhtar"larımız parti kurmuşlardı. Şimdi bir yenisi daha start aldı. Lider Türkiye Partisi LTP Genel Başkanları Mustafa Özman. 38 kurucusu Antalya'da aynı apartmanda yaşıyor! İnşaat mühendisi, Yozgat Çayıralanlı Taner Vural da bilgi ve belge göndermiş. Fotoğrafını da ihmal etmemiş Ankara'da oturan bu genç politika heveslisi, üretkeni Taner Vural Liberal Demokrat, Sosyal Demokrat ve Muhafazakar Demokratların biraraya gelmesiyle oluşacak Merkez Demokrat Hareket (Parti) için kolları sıvamış. Hareketini tamı tamına yeni bir kuvay-ı milliye eylemi olarak vasıflandırıyor. Temeli bağımsız adaylara dayanıyor. Bağımsız milletvekilleri de doğru yasama ve doğru hükümeti ortaya çıkarıyor. Uzun soluklu yürüyüşler Arayışlar hangi noktaya geldi varın siz hesap edin. Şu an Ankara'da iki grup çok ciddi olarak kaynak ve kadro harcayıp, yer tutup yeni bir siyasi oluşum için çalışıyor. Israrla da isim vermememizi rica ediyorlar. Çünkü aralarında bazı şöhretler de var. Mesleğinde öne çıkmış isimler bulunuyor. Yıpranmasın istiyorlar. Sakın ha bunu Erdal İnönü'nün ve Prof. Mümtaz Soysal Hoca'nın kurmaya çalıştığı, yahut her ikisinden kaçanların oluşturmaya başladığı "yeni sosyal demokrat" oluşum biçiminde algılamayın. Her üçüyle de ilgisi yok. Ayrıca bir tanesi "merkez sağ parti" Sıhhıye'de yer tutuldu. Koştrup duruyorlar. İlhan Kesici ne yapıyor? Aynı minval üzere, istikrarla yürüyüşünü uzun da olsa sürdürüyor. Paneller, toplantılar ve konferanslardan arta kalan zamanı ekranlarda ülkenin halini anlatarak, çözümler önererek değerlendiriyor. Havuzunda çok isim olduğu da gelen haberler arasında. Bir başka güncel isim Mehmet Ağar. Polislikten kalma bir yapı; çok ketum. Her gelişmeden bilgisi oluyor. Renk vermiyor. Ancak gönlü hangi yandan kararını çoktan vermiş. Arkadaşları da hiç de yabancımız değil. Bu kulvarda bir başka önemli isim Hüsnü Doğan. Bütün dikkatler üzerinde. Hüsnü Bey de az konuşan, sır saklayan, bildiğini ele vermeyen biri. Hal ve gidişten mutlu olsa, bu saatten sonra başını ağrıya sokmazdı. Sorumluluk hissediyor. Ateşin içine girmeye razı yangını söndürmek için Yıldırım Aktürk de öyle. Doğruları ve sorunları yıllar önce hem ANAP Grubu'nda belirtmiş, hem TBMM Genel Kurulu'nda anlatmıştı. Bugünü o günden görmüştü bu aykırı politikacı. Böyle olunca arayış hızlanır, kararsızlar artar mevcutlar için. "Hiçbiri" maddesi iyice ivme kazanır. Melih Gökçek'i elbette unutmadım. 122 kurmay yeni parti için hazır. İçinde milletvekilleri de var. Grup kurma iddiasında olanları da içlerinde. Bazı isimleri bizzat Sayın Gökçek ele veriyor imalarıyla. Mesela "baba" için "Demirel hem içinde hem değil" biçiminde açıklamaya bizzat "bir bilen" tepki gösterdi. İsmi gündemde olduğu için mutlu, ama bir varsayımdan rahatsızdı. Özel doktoru da yalanladı Melih Bey'le birlikte olduğunu. Ancak hazırlık ilerliyor. Çok seslilik ve kamuoyu araştırmaları ANAP'ın kamuoyu yoklamasına göre parlamentoda grubu olan tek parti barajı aşıyor. Bu da mevcut seçim kanununa göre, tek başına iktidar demektir. Üstelik muhalefeti de olmayan bir iktidar! Aynı çalışmada Türkiye'nin nasıl kurtulacağı erken seçimle %38.6; yeni bir hükümetle %14.7; revizyon ile %12.4 ve ötekiler şeklinde. Güvenilir kurumlarda başı Köşk çekiyor. Peşinde TSK. En sonda ise yani neredeyse güvenilmeyenler sıralamasında ise mevcut siyasi partiler ve onun önünde TBMM bulunuyor, yerini alıyor! Gerek medyanın her tarafa ulaşması ve çok sesliliği artırması, gerekse kamuoyu araştırmalarının artması yeni ufukları gösteriyor. ANAR'ın nabız yoklamasında Türkiye için en büyük tehdit ekonomik kriz. Sonra sosyal patlama endişesi. İşsizlik, irtica, terör, insan hakları ihlalleri, yolsuzluk bunlardan sonra geliyor. Peki partilere seçmen desteği? İktidar %11.5, muhalefet %34.9. Kararsız ve hiçbirini desteklemeyen %44.6. Sözkonusu oran "bugün seçim olsa oyunu hangi partiye verecek"lerden kararsız ve hiçbirine diyenler ise yine aynı oranı gösteriyor %44.6. Hâl böyle olup, vakit kısalmaya yüz tutunca gelişmeler pastadan bir dilim almak olarak değil, insanların harıl harıl arayış içinde olduklarını göstermez mi?