Osman İbrahimov ile 1993'te Bişkek'te tanıştım. O günlerde yazarlık yapıyordu benim gibi. Devlet Başkanı Askar Akayev'in de görüşlerine önem verdiği bir fikir emekçisiydi. Kırgızistan Yazarlar Birliği Başkan Yardımcısı'ydı. Konuğu olmuştum. Sonra siyasete girdi. Milletvekili seçildi. Başbakan yardımcılığına atandı. Dün de Devlet Sekreteri olduğunu öğrendim ve kutladım. Çünkü Ankara'daydı. Kırgız Cumhuriyeti'nin bağımsızlığının 10. yıldönümü ve turizm yılı münasebetiyle gelmiş Osman İbrahimov. İstanbul'dan sonra Ankara'da da bir program gerçekleştirdi. Ankara Büyükelçisi Medethan Şerimkulov'un davetiyle. Sıcağa rağmen Başkent Öğretmenevi tıklım tıklımdı. B. Busurmanova, Türkiye Türkçesiyle sundu programı. Kırgız Milli Marşı'nın konuklara öğretilmesi gerek birlikte icrası için. Nitekim İstiklâl Marşımız öyle oldu. Daha gür yükseldi. Göller ve dağlar ülkesi Osman İbrahimov "hürmetli kardaşlar, soydaşlar" demez mi? Bir alkış fırtınası koptu. O ne güzel Türkçe. Akayev 2001'i turizm yılı ilan etmiş ve önemsiyormuş. İbrahimov 5 milyon nüfuslu Kırgızistan'da üçü Türkiye ile müşterek, 7 üniversitenin olduğunu belirtince heyecanlandım. Bu ülkede okuma yazma oranı da % 100. Türk cumhuriyetleri içinde en fukarası ama, bu özelliği ayrı. Şairlerinden Kırgızca okuduğu şiir de ciğerimi közledi "Ellerini uzat, kucağını aç Türkiyem" Bu nasıl tutkudur. Kırgızlar, Bişkek'i ilk tanıyan ülkenin Türkiye olduğunu, ilk büyükelçiliği de bizim açtığımızı unutamıyorlar. İki taraf için de onur. Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Erol Özüdoğru anlattı, Kırgızistan ile turizm anlaşmamız 1992'de imzalanmış. Bugüne kadar hiçbir şey yapılmamış. Şimdi Issık Göle, Belek Projesi gibi bir uygulama düşünülüyormuş. İyi de olur. Özüdoğru'nun "Türk Cumhuriyetlerine farklı bakmak zorunda olduğumuzu" hatırlatması yerinde bir tespitti. Namık Kemal Zeybek bu tür etkinliklerin "baba"sı, "hami"sidir. Konuşmasında Osman İbrahimov'un Kırgızistan'da kurulan Atatürk Vakfı'nın da başkanı olduğunu hatırlattı ve şöyle dedi "Paris'te Osman İbrahimov ve Türk Cumhuriyetlerinden gelen öteki delegeler İstanbul Milletvekili Ahmet Tan'ı AGİT başkan yardımcısı seçtirdiler. Dayanışma böyle olur. Devamı gerekir." Etkinlik Turizm Bakanlığı, Ahmet Yesevi Üniversitesi, Aytaş ve Aysel Turizm ve Seyahat Acentelerince ortaklaşa gerçekleştirilmiş. Bir de Kırgızistan'ı tanıtan 1960 model film izledik. Senkron tutmuyordu. Kopmalar vardı. Görüntü kayboluyor, ses devam ediyordu. Gerçek Kırgızistan'ı yansıtmıyordu. Ama Ordu Sahne Halk ve Etnik Tiyatrosu'nun gösterisi öyle değildi. Nefesler tutuldu. Demir Kopuz Grubu coşturdu. Solistler D. Niyazaliyeva, B. Şatanov, R. Abdikadirova, A. Aytaliyev, D. Niyazbekova sanatını konuşturdu; Kırgızistan'ı Türkiye'ye getirdi. Uyanış, Oy Bülbül, Ömür, Erke Sarı, Bekbekey, Ulanış (efsane), Mayram Kuu, Ordo, Sarı Oy, Op Mayda, Şırdak İy, hele hele sonunda "Çırpınırdı Karadeniz, Bakıp Türk'ün Bayrağına" demediler mi salon ayağa kalktı. Manas Destanı 1006 yaşında Bir de defile vardı. Özellikle hanım izleyicilerin dudakları uçukladı desem yeridir. Halk Elbiseleri Gösterisi'nde Kırgızistan Milli Giysi Arşivi'nden örnekler sunuldu. Siz kahverenginin, yeşilin, tarçın renginin, hatta siyahın fonlarının tepeden tırnağa inen uyumunu, güzelliğini hiç böyle görmemişsinizdir. Birkısmı geleneksel, birkısmı modernize edilmiş giysiler. Tümü birbiriyle yarış halindeydi. Bir mühür vardı ki hem gösteride, hem defilede, hem türkülerde katıksız Kırgızistan imzası taşıyordu. Kırgızlar, Çin kaynaklarına göre M.Ö. 2000 tarihinde de vardı. Sibirya ve Ortaasya onlardan soruluyordu. Arap, Acem ve Türk kaynakları da bunu doğruluyor. Manas Destanı da Kırgız Tarihi gibi eskidir. Ulusal bir destandır. Gerçek hayat ve vakalar yansıtılmıştır. Günümüzde de taptaze söyleniyor. Hümanizim ağırlıklıdır, savaşlar içinde. Sonra sevgi, inanç ve gelenek gelir. 1995 yılında Manas Destanı'nın 1000. yılı kutlandı. Hem de bağımsızlığın 4. sene-i devriyesinde. Ozan Sağımbay Orozbakov'dan Manas Destanı dinlemek ise bir ayrıcalıktır. Kırgızistan bir tarih müzesi gibi, bir tabiat müzesi gibi. Kaya resimleri, taş heykel figürler (balbal), mezarlar, Taş Rabat, Burana Minaresi, Uzun Türbe ve Minaresi, Süleyman Tepesi, Ak-Uy (beyaz ev) Mescidi, Asaf İbn-i Burkha Türbesi, Ravat Abdullah Camisi'ni görünce tarih merakınızın olmaması etkilenmenize mani değil. İpek Yolu da Kırgızistan'ın bir parçası. Issık Göl, Çatır Göl, Sarı Çelek, Son Göl mevcut 3000 gölden bazıları. Dağcılık Tanrı ve Pamir Dağları ile zirvededir. Hele bembeyaz tepeli karlı dağlar yok mu dilerim iklimler değişmez de bu özelliğini korur Kırgızistan. Her şey doğal ve tabii çünkü burada. Cengiz Aytmatov'un ülkesinde aklıma Issık Göl takıldı. Osman İbrahimov herkesi davet ediyor üstelik. "Kucağımızı size açtık" diyor. Yıllar önce Alatağ Otel'de kalmıştık bir Japon grupla. Bu defa Ak Keme, Bişkek, Dostluk, Issık Kul gibi oteller açılmış. Sayıları artmış. Ya mutfakları? O değişik bir lezzet. Türkiye'den giden ustalar da yok değil. Aynı öğrenciler gibi. Hele siz bir Bişkek'e uğrayın, gerisi kolay.