'Kim Sadettin Bilgiç?' diyenler olacak özellikle gençler arasında? Önemli bir parlamenter ve devlet adamı Koca Reis. Şarkikaraağaçlı hekim, S. Demirel'in hemşehrisi ve rakibi; Sadettin Bilgiç 1921 doğumlu. Küçükesat'taki ofisinde arkadaşlarıyla birlikte ülke sorunlarına kafa yoruyor. Milletvekillerimize bir mektup göndererek, seslendi. Özetle şöyle dedi: "Son yıllarda artan bir tempo ile milletvekillerimiz, milletimizin teveccühünü kaybetmek üzeredir. Kendi şahsiyetlerine sahip çıkıp, mesuliyetlerinin idraki içinde olmazlarsa milletimiz ve memleketimiz telafisi mümkün olmayan yaralar alacaktır." Bilgiç'e göre; millet mevcut partilere teveccüh etmemekte, partiler de barajı aşamama tehlikesi içindedir. Geç veya erken bir genel seçim de, ortaya güçlü ve güvenilir bir iktidar çıkaramayacak, mevcutları da tasfiye edecektir. Dolayısıyla milletvekillerinin tamamiyle müsavi imkan ve haklarla bir araya gelmesi gerektir. Yöneticilerden bir şey beklenmemelidir. Şimdi milletin desteğini ve güvenini kazanma fırsatı milletvekillerinin önüne gelmiştir. Kullanılmalıdır. Korkak bezirgan, ne kâr eder, ne ziyan... Koca Reis mektubunda bakın neler diyor: - İnce eleyip, sık dokumaktan vazgeçin. Kendinize güvenerek hareket etmelisiniz. Evvela herkes olduğu yerde bir araya gelmelidir. Sonra parti hesapları yapılmadan TBMM çatısı altında birleşilmelidir. Böyle bir hareket hem sizlere şahıs be şahıs şahsiyet kazandıracaktır. Hem de TBMM'nin itibarını kurtaracak, milletimize ümit verecek ve istikbale endişe ile değil ümit ile bakmasını sağlayacaktır. Bunu yapmaz ve yapamazsanız hem kendiniz, hem de TBMM telafisi mümkün olmayan yaralar alacaktır. Koca Reis'e göre; seçmen oyunu lideri değil, vekili parlamenter yapmak için vermiştir. Genel Başkan'a minnettarlık psikolojisinden kurtulunmalıdır. Yoksa tasfiye olunacaklardır. Partiler demokrasisine bağlılık artık geçmiyor. Çünkü genel başkanlar bunu işlemez hâle getirmiş, milletvekillerini de kendilerine tabi insanlar olarak görmektedir. İşte sonucu Koca Reis'in: - Birinci TBMM gibi hareket ederek milletimizi uydu olmaktan kurtaracaksınız. Bilgi, görgü ve tecrübe sizde var. Sadece biraz cesaret. Sizi engellemek için bugün memleketin ekonomik ve sosyal durumunda böyle bir hareketin kötü olacağı ve sizi vebal altında bırakacağı iddia edilecektir. Harekete geçmez ve "dur" demezseniz asıl o zaman vebal altında kalacaksınız. TBMM'nin itibarı böyle bir hareketle artacaktır. Ondan sonra Meclis'in alacağı her tedbir, milletimizce benimsenecek ve desteklenecektir. Sadettin Bey diyor ki "milletvekilleri birleşiniz" Özellikle de MHP, FP, ANAP ve DYP'dekiler. Gelişmeye liderler ne diyecek? Bekleyeceğiz. Diplomatlar mütekaitlikten önce de konuşsa Sözde Ermeni Soykırımı iddiaları konusunda araştırma yapan, faydalı olan üç-beş aydınımız arasında en ağırlıklı olanlar emekli diplomatlarımız. Bu çalışmalara üniversitelerden de önce ciddi referanslarla katkıda bulundular. Pulat Tacar bunlardan biri. - 1955 yılında mesleğe başladığımda, bir Fransız gazetesinde çıkan Ermeni Sorunu konusundaki yazıyı konu ettiğimde bana ilk nasihat verildi: "Sakın böyle bir konuyu ağzına alma" Yıllarca susuldu. Oysa soykırım hukuki bir terim. Yetkili mahkeme karar verebilir. Parlamentolar böyle bir karar alamaz. Alırsa uluslararası anlaşmalara aykırı hareket emiş olur. Ermeniler savaşan taraf olarak Sevr'e gittiler. Sonucuna da katlanırlar elbette. Türkiye, Fransa'yı uluslararası anlaşmaları ihlal ettiği için Lahey Adalet Divanı'na veya Lahey Daimi Hakimlik Mahkemesi'ne başvurmalıdır. Ermenistan'a gelince, Türkiye'yi yok sayarak, doğumuzdan "Batı Ermenistan" diye bahsediyor. BM'de "saldırgan" diye dava açılmalı. Ancak Suriye Hatay'ı kendilerinde gösteren haritalar bastığında bile sustuk. Susunca da böyle oluyor. Azerbaycan'ı işgal eden Ermenistan aynı zamanda işgalcidir. Ölçülü ve akılcı olursak kazanırız. Emekli Büyükelçi Gündüz Aktan şimdi yazar. İyi ki de öyle. Konferanslarda onu dinlemek, yazıları kadar öğretici, önemli. Sayın Aktan'ın tespitleri de şöyle: - Ermenilerin 26 bin yayınından "hukuk" sadece bir tane. Maalesef bizde de yok. Hukuku lehimize olmasına rağmen sevmiyoruz. Peki Ermeniler iddialarının hukuki boyutunu neden yazdırmıyorlar? Çünkü lehlerine değil. Tehcir kısmî oldu. İzmit, İzmir ve İstanbul'da yok mesela. Ekim Devrimi, Kamboçya Savaşı, Bosna Savaşı soykırım değil. Çünkü nefret, kasıt, plân, emir, hazırlık, ırkı, dini, etnik gerekçe yok. Asıl soykırım Balkan Savaşı'nda Türklere karşı yapıldı. Müslüman ahaliye yapıldı. Askerler sivilleri öldürdü, etnik temizlik yapıldı. Buna soykırım olarak bakmak gerek. Hukuk Türkiye lehinedir. Fransa bundan kaçar. Tereddüde mahal yoktur. Hukuka müracaat etmeliyiz. 24 Nisan'a değin kamuoyunu bilgilendirmemiz gerek. Eski Büyükelçi Ömer Lütem'in görüşleri de şöyle Ermeni Sorunu konusunda: - 1983'te Orly'deki Ermeni teröristlerin THY'ye bomba koyması ve bazı Fransızların da ölmesi Ermenilere olan sempatiyi kaybettirdi. Ancak devletler o zaman ilgi gösteriyor. Mesela Ankara. Kamuoyu da öyle. Diplomatik temaslarda sorun soğuyor. Ermeniler şimdi bunu kullanıyor. 26 bin kitap yayınlandı. Filmler çekiliyor. Bir Ermeninin sözde soykırımdan Paris'e kaçışı konu ediliyor. Şimdi Aznavur, Ararat filminde oynuyor. Yönetmeni ünlü Mısır asıllı bir Kanadalı. Böylece bir "Soykırım Endüstrisi" oldu. Para yeteneklere sahip olmayı sağladı. Ermeniler yılda 60 milyon dolar harcıyorlar bunun için. 28 ABD eyaletinde iddia kabul gördü. Davayı henüz kaybetmedik. Ağır da olsa bu yokuşu çıkarız. Büyükelçilerimize teşekkürler. Ufuk gösteriyorlar. Ancak dahası var.