Dr. Sadık Ahmet Batı Trakya Türk Toplumu liderlerindendi. Bir trafik kazasında, henüz ne ve nasıl olduğu hâlâ belli olmayan ve arkasında onca müphemiyet bırakan bir olayda hayatını kaybetmişti. Trafik canavarına mı yenik düşmüştü, yoksa Yunanistan'da bir komploya mı kurban edilmişti? Mekanı cennet olsun. Eşi Işık Ahmet ve çocuklarına sabır ve sağlık dilerim. Genç Sadık Ahmet'lerin mücadelesinde de kolaylıklar temenni ederim. Gümülcine'de Dr. Sadık Ahmet'in vefatının sene-i devriyesinde bir program gerçekleştirildi. Türkiye'den de çok sayıda konuk katıldı. Başta İskeçe çok yer de bu vesileyle ziyaret edildi, halvet olundu soydaşlarımızla. Gidenlerle konuştum, büyük moral kazanmış halk. Eğitim sorununun mutlaka çözümlenmesini istiyor Türk azınlık. Sürüncemede bırakılmış. Ah, vahla geçiştirmeye çalışıyorlarmış taraflar. Olmuyor işte. 21. yüzyıla, AB üyesi ülkelere yakışmıyor, yeni bir insanlık ayıbı yaşanıyor. Pazarkule'de skandal Konuklar, delikanlıların lokali "Gençlerbirliği"nde faydalı bir toplantı yapmış, tanışmış, tartışmış, bilgilendirmişler birbirlerini. Devamını istemişler bir vesileyle. Böylesi trafiklerin daha da yoğunlaşmasının ihtiyacını aktarmışlar. Neden olmasın? Asıl olmayacak gelişme ise Pazarkule sınır kapısında yaşanmış. Dışişlerimizin bir eksikliği ortaya çıkmış. Türkiye'den giden heyet bu kapıdan rahatlıkla geçmiş, ancak "diplomatik pasaport"u olan vekillerimize müsaade edilmemiş! Yunanlı gümrükçüler ve polisler heyeti 125 kilometre aşağıdaki İpsala Sınır Kapısı'na göndermiş. Oysa Pazarkule Edirne'ye 4 kilometre uzaklıkta. Tam bir eziyet, tamıtamına bir işkence. Bu durum giderken yaşandığından, heyet girişini İpsala'dan yapmış. Dr. Sadık Ahmet'i anma programına hükümet canibinden de Devlet Bakanı Prof. Ramazan Mirzaoğlu iştirak etmiş. Yunanistan'daki Türk Toplumu daha da mutlu olmuş. İpsala'da Sayın Mirzaoğlu partisi MHP İlçe teşkilatını ziyareti de ihmal etmemiş. Seçmenler koşarak gitmiş. Bir dokunmuş Sayın Devlet Bakanı Mirzaoğlu bin ah işitmiş. Vatandaş dert küpü. Halk nefes almak için kılı kırk yararak anlatmış. Güven iyice yitirilmiş. İnsanlar dayanacak yer arıyor. Birlikte yemek saati gelmiş. İpsala usulü bir sofra kurulmuş. Hani halk siyasete soğuktu, politikacılarla birlikte olmaya mesafe koymuştu? İpsala'da tersi yaşanıyor bu defa. Yemekte bir seçmen, bağımsız İstanbul Milletvekili Prof. Nevzat Yalçıntaş'a sesleniyor Bakan Mirzaoğlu'nun yanında. - Hocam, yuvaya ne zaman dönüyorsunuz? Tempo tutuluyor sonra "yuvaya" diye. Bakan Mirzaoğlu bu tip arzuların tabanda genişlediğini, partinin de böylesi bir atılım yapmak için istekli olduğunu anlatmış. Demek MHP atağa hazırlanıyor, tabanda siyasete karşı bir ilgi yeniden doğmuş. Ankara'ya haber ulaştığında gelişme "bu yıl olmasa, önümüzdeki sene içinde seçim olacak gibi" yorumlandı, halkın böylesi bir tavrı karşısında. Ülkede insan manzaraları Başbakan Ecevit'in "olumlu gelişmeler var" demesinden ne kadar etkilendi bilmiyorum ama anlatacağım birkaç örnek "bürokrasi iktidarı"nın hâlâ etkili olduğunu gösteriyor. Birkaç kesim daha Adapazarı'ndan bir depremzede H.K anlatıyor: - Deprem olalı kaç sene oldu. Hâlâ sorunlarımız bitmedi. İşin başında da bizi yanlış yönlendirmişler. Hiç yardım alamadık. Yazışmalarımız boşa gitmiş meğer. Sonunda hemşehrimiz Geredeli bir bürokrat bize bilgi verdi. Hakkımızı aradık. Bölge İdare Mahkemesi'ne gittik. Kazandık. Bugünden sonra hakkımız verilecek. Mahkeme masraflarını da devlet ödüyor kazandığımız için. Bölgeye kim dava açtıysa hiç kaybeden yok. Bu kamu görevlileri neden yanlış bilgi vererek halkı yanıltır, devleti zarara sokarlar ki? Antalya'dan Işık L. Hanım'ın anlattığı daha da ilginç: - Lara'da oturuyorum. Ben evde yokken polisler gelmiş. Kızım korkup açmamış. Gelir gelmez karakola gittim. Durumu sordum. Meğer bir otomobil kaçakçısı benim evimin adresini vermiş, tutuklandığında. Para cezasına da çarptırılmış. İcraya verilmiş sonra. Evime de hacize gelmişler! Eğer kızım kapıyı açsaymış, hacze uğruyormuşuz da haberimiz yok. Allahtan büyük bir yanlışlıktan dönüldü. Ankara'dan İsmail T. üniversitede hoca. Aşağı Ayrancı'daki evine gece yarısı polis baskın yapıyor. Ev aranıyor. FBI gibi çapraz soruşturmadan geçiyor. Birlikte kaldığı ev arkadaşı o gece Eryaman'da kayınpederine gitmiş. Orası da basılıyor. Geceyarısı paniği başlıyor. Durum sonradan anlaşılıyor, bunda bir yanlışlık var. Başkent'in ünlü bir hırsızı yakalandığında hayali bir telefon numarası veriyor. Sonra da kaçıyor. Bu izden telefonun olduğu eve ulaşılıyor ve polis bir yanlış operasyon başlatarak masum vatandaşı mutazarrır ediyor! Hepsi bu. Öteki gelen mektup ve bilgileri size aktarsam belki de siz "bu ne ki" diyerek başınızdan geçen daha üzücü gelişmeyi aktaracaksınız! Bu işler ne zaman düzelecek Allah aşkına?