Sosyal demokrat aile dostlarım var. Aile klasik CHP'li. Hatta İnönücü bu gelenek çocuklarına da yansımış. Torunlara kavuşunca "babaerkil aile" büyüdü ve bölündü. Büyük baba vefat edince, nine Keçiören'de tek başına kaldı. Çocuklar Çankaya ve Çayyolu'na taşındı. Epeyi süredir de bu böyle. İki çocuğu üst bürokrat, torunları üniversite mezunu değişik mesleklere mensup 80 yaşındaki teyzeye sordum: - Seçim olsa hangi partiye oy vereceksin? İnönü'nün kuracağı partiye diye tahmin ediyorum cevabı. Sosyal demokrat aile masanın üzerindeki Cumhuriyet Gazetesi'ne bakarak gülüyor. Edeplerinden ses de çıkarmıyorlar. Teyze cevap verdi: - Turgut'a oğlum. Allah ondan razı olsun. Muradına kavuşsun. Hemen "Özal mı" diye geçiyor insanın aklından. Rahmeti rahmana kavuşalı yıllar oldu. Peki hangi Turgut o halde? Turgut bir örnek Meğer Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok'muş bu isim. Peki neden Turgut'a oy vereceğini büyükanne Sanlı şöyle anlatıyor: - Beni her hafta arar, halimi hatırımı sorarlar Belediye'den. Turgut Bey'in selâmını söylerler. Ayda bir evime temizlikçileri gelir. Silip süpürüp tertemiz ederler. Hastalanmaya gör. Etrafımda belediyeciler pervane olur. İlacımı alır, iğnemi vurdururlar. Hemşireleri birer şefkat kraliçesi. Mahallenin en yaşlısı olmamdan dolayı bayramda, yılbaşında çikolatamı da hiç ihmal etmezler. Ama ben yiyemem. Konu komşuya dağıtırım onların hediyesi olarak. Ben memnunum Turgut'tan, Allah da memnun olsun. Oyum O'nun. Birkaç seçim önce başkan CHP'liydi. Hiçbir şey görmedim Hamza Kırmızı'dan. Oyum hayatta olduğum müddetçe Turgut'a. Sandık başına gidemezsem bile gelir götürürler. Keyifle giderim. Turgut Altınok genç bir ülkücü. Rahmetli Alpaslan Türkeş'e de çok yakındı. Başbuğ vefat ettiğinde Tuğrul Türkeş ile birlikte hareket etti. Dolayısıyla Devlet Bey kazanınca burukluk yaşandı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olmak istiyordu. Parti yönetimine güvenemedi, yeniden Keçiören'de kaldı. MHP'de bir müddet daha sürdürdü siyasi hayatını. Kırıklık devam edince Fazilet'e geçti. Oyları yine Keçören'de sildi süpürdü. Halk aileden biri gibi karşılıyor Altınok'u. Pazar yerlerini disipline etti. Dağı taşı yeşillendirdi, şelaleler yaparak sular akıttı. Sırf bunları görmeye gidenler var. Her olumlu projeye sıcaktı. Üniversiteleri, hastaneleri, büyük mağazaları Keçiören'e davette gecikmedi. Başarılı da oldu. Sanlı Hanım'ın tespitlerinde ipuçları var "yenilik" adına. Halkın bir insanı, yönetimi takdir etmesi adına. Yansıması adına. Bir sosyal devlet için bunlar belki görev. Ancak Türkiye için bir yenilik. Rahmetli Özal'ı hatırlayın. Bürokrasinin azalması, yurtdışına çıkmanın kolaylaştırılması, döviz serbestisi, otobanlar, telekomünikasyon rahatlığı, GAP vs. Yine bir sosyal devlet için görevdi ama, Türkiye için yeniydi, yenilikti. Kadrolar da öyleydi. Çalışanlara açıktı. Prensler belli değildi. Herkes prensti çünkü. Radikal önlemleri ve görüşleri halkta taban buluyordu. Boğaziçi Köprüsü'nün satılıp satılmayacağını herkes gördü. Sosyal devlet gecikmemeli Bunları Fazilet Partisi kapatılınca bazı bağımsız milletvekillerinin Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte hareket etmeleri üzerine hatırladım. Öteki partilerden az da olsa istifayla sayıları arttı. Arttı ama yoğun bir bombardımanı da üzerlerine çektiler. İyi ki "mahut medya" lehlerinde değil. Yoksa tabanı yitirirlerdi. Siyasilerin muhalefeti ise normal ve beklenen bir şey. Ancak bu kesimler üzerine hesap yapılmaz. Kendi kadrosu ve programı üzerine bina edilir yükseliş. Birkaç şey dikkatimi çekti, yenilikçi harekette. Verso'nun kamuoyu araştırmalarına göre bugün için seçim olsa %48 oy alacağı belirtilen Afyon toplantısındaki fotoğraflarda her dönemin adamları da vardı. Bunlar her iktidarda hep yükselmişlerdi. Görevden alındıklarında da sanırsınız ülke batıyor. Hiç işsiz, evsiz, parasız kalmamışlardır. Üniversitede de öyle, özel sektörde de. İlla bu resimde de yer almak istiyorlar. Alsınlar ama önde olmasınlar. Eksik olan ise bu fotoğrafta kültür ve sanat adamları. Ama akılları ve iticileri değil her sektörün. Sempatikleri, güleryüzlüleri, yıpranmamışları, üretkenleri, sevilenleri, birikimli olanları. Programa gelince. Önce inanılır ve uygulanabilirliği olacak ülke şartlarında. Temeli olacak. Yansıması etkili, uygulayıcıları güvenilir olabilmeli. Halkla ilişkilerinde, basını bilgilendirmelerinde gerektiği gibi değil daha da duyarlılık gösterilmeli. Program ve uygulaması vatandaşa yansımalı. Halk değiştiğini hissetmeli. Size kolay ulaşmalı. Çünkü bazılarının artık sonbaharı kışı da nasıl karşılayacakları meçhul. İlkbahara çıkabilirler mi? Takdir ilahi iradenin. Yenilikçiler, yeniliğinizle eskimezliğinizle hoş gelin.