Mevcut durumdaki arayış ve oluşumlar

A -
A +

Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek diyor ki: - Siyasi istikrarsızlık, ülke hayatını o kadar etkilemeye başladı ki; artık "istikrar" konusu, toplum için neredeyse bir sendrom haline geldi. Bu korku ortamı, hepimizi anlaşılmaz ölçüde tehdit ediyor. En doğal demokratik taleplerimizde bile, "Aman!. Sakın ha!. İstikrar elden gider.." söylemine takılıyor. Türk Metal'in Başkanlar Kurulu'na üç de uzman katıldı. MESS Genel Sekreteri İsmet Sipahi ülkeyi yönetenlerin "vizyon" ve "misyon" bakımından yetersiz olduğunu savunuyor. Bir işçinin, bir işverenin görüşü bunlar. DPT eski Başkanı, bir dönem milletvekilliği yapan İlhan Kesici ise Türkiye'de halka yansıyan sıkıntıların sebebini, ülkeyi yönetmek konusunda, acizlik gösteren politikacılar olarak görüyor. Hâl böyle olunca arayış hızlandı. Hele hele sosyal demokrat çizgideyseniz bu daha da ihtiyaç hissettiriyor. Çünkü Türkiye'de seçmenin en fazla % 35'i sola oy verirken, gerisi sağ kulvarlarda geziyor. Trend halen de böyle. Bir zamanlar sivil toplum kuruluşları ya soldu, ya solla birlikte hareket ederdi. Şimdi öyle değil. Ya sol bıraktı, ya sol iyice bırakıldı. Hele hele sendikalar deyince solun her türlü çeşidini içine alan geniş bir yelpaze gelirdi akla. Artık sol kendini arıyor. Hem de her yerde. Daha önce "tarihi yanılgı" diyerek hayata geçirilen ilk sağ/sol beraberliğinin adımı olan CHP-MSP koalisyonu 8 ay bir evlilikten sonra dağıldı. Yine aynı lider Ecevit ile 25 yıl sonra tekrarlandı. Sağ ile 2. düğünü yaptı. MHP ve ANAP devreye girdi bu sefer. Aritmetik olarak da hükümet kurmayı çok fazla aşan sayı, başarı ve beceri için ne yazık ki yetmedi. Mustafa Özbek'in tespitine takıldı. Prof. Kurban Özuğurlu'nun görüşüyle de ekonomik uygulamalar depresyona soktu; bunalım nedeniyle toplumsal suçlar ile, alkol ve uyuşturucu kullanımı artma eğilimine girdi. Vergi reformunun mimarı, işkolik bürokrat, dürüst, çalışkan, sabırlı ve inatçı devlet adamı Zekeriya Temizel bile sonunda ya bırakıp kaçtı, tüydü ya da "bir bildiği var" mücadelesi henüz başlıyor. 1980 askeri müdahalesi olduğunda siyasi faaliyetler de durdurulduğundan liderler çekildiler bir müddet. CHP lideri Ecevit ise eski mesleği gazeteciliğe döndü. Haftalık Arayış'ı çıkardı. Tutuklandı. Ancak Arayış etkili oldu ve hâlâ da bu arayış sürüyor CHP'de. Adını "Anadolu Solu" diye her tarafı kucaklayabilen bir CHP biçiminde değerlendiriyor Deniz Baykal. Oysa depremzedelerle birlikte Düzce'de bir iftarı birlikte yapan Altan Öymen ile CHP, değişimi eskiden olsaydı "laiklik karşıtı" diye geri çevirirdi. Şimdi hükümetin mevcut halini gören CHP, kamuoyu araştırmalarındaki grafiğini de okuyunca ümitlendi bu değişimden, bu girişimden, bu arayıştan. SODEP, SHP ve CHP eski liderlerinin uyarı mektubunu bile açmadı bu heyecanla. Altan Öymen ve Murat Karayalçın inatla parti içinde kalıp mücadelesini sürdüreceğini açıklar iken, Müjde Ar'ın uzatmalı arkadaşı Ercan Karakaş ise bu fotoğraflardan kendisi gibi düşünenlere pay çıkartıyor ve "yeni bir oluşum" içinde olduğunu açıklıyor. Diyor ki Ercan Bey: - Mümkün olan en geniş katılımla, eski yanlışlardan arınmış bir oluşum gerekli. Partide demokrasi ve tüzük işlese buna gerek kalmazdı. Ama işlemiyor. Bir taraf öteki yanı dışlıyor. Bir yeni oluşum için karar verdik. Gidişten Erdal İnönü de çok rahatsız. Yeni oluşuma sıcak bakacak sanırım. Mevcut fotoğraf daha çok tartışılır, hali hazırdaki aş da çok su götürür. Azerbaycan'dan açıklamaAzerbaycan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği, yazarımız Ayhan Katırcıkara'nın dünkü yazısı ile ilgili bir açıklama gönderdi. Açıklama özetle şöyle: Avrupa, ABD, Rusya ve İran'da sözde soykırım tasarılarını kabul ettirmek için çirkin ve sinsi oyunlarını sürdüren ve en kötüsü Türkiye ile Türk Cumhuriyetlerini bir birine düşürmeğe çalışan, Bakü-Ceyhan boru hattının gerçekleşmesini hiçbir veçhile istemeyen Ermeni diasporası Türk Cumhuriyetleri Cumhurbaşkanları ve özellikle Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sn. Haydar Aliyev'le bağlı bühtan, yalan dolu haberler çıkarıyorlar. Bağımsızlığımızın 9. senesinin çoğunu Ermenistan'ın topraklarımızı işgaline karşı mücadeleyle geçiren devletimiz ve Cumhurbaşkanımız Sn. Haydar Aliyev, demokrasiyi ülkemizde geliştirmek için elinden geleni yapıyor. Türk düşmanlığı esas faaliyetleri olan Ermeni diasporasının, halkımızın hür oylarıyla 2. kez Cumhurbaşkanı seçilmiş Sn. Haydar Aliyev'e ve milletvekili olan oğlu İlham Aliyev'e iftira atmalarını anlamak mümkündür, ancak saygıdeğer Türk basınının bu tür haberlere yer vermesi üzücüdür. Sn. İlham Aliyev'in Ömer Lütfi Topal ile hiçbir ilişkisi olmadığını, bu konudaki tüm haberlerin iftira ve yalan, Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bozulmasına yönelik bir uydurma olduğunu zamanında bizzat Türkiye Başbakanı bildirmiştir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sn. Haydar Aliyev her zaman olduğu gibi kardeş Türkiye Cumhuriyeti'ne her konuda destek olmuş ve Türkiye'den destek almıştır. Türkiye ve Azerbaycan'ı "Bir millet iki bağımsız devlet" olarak adlandıran Sn. Haydar Aliyev'e olan Türkiye'nin desteği şahıslara göre hiçbir zaman değişmez, iki kardeş devletin tarihi ve manevi bağlarıyla ölçülmektedir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı'nın Bakü-Ceyhan boru hattının mimarı olduğunu, hatta Türkiye'den geçmesi için uluslararası arenada gereken tüm faaliyetlerde bulunduğunu, tüm tarihi belgeleri imzaladığını ve Bakü-Ceyhan'ın bir an önce gerçekleşmesi için hatta Azerbaycan'ın payına düşen geçit ücretini Gürcistan'a verdiğini hatırlatmayı kendimize bir görev olarak görüyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.